Bu dönemde yazılarımla sürece nasıl getirildiğimizi de aktarmaya çalışacağım. Çünkü yazalım ki, bir daha böyle bir süreci anlatmaya ihtiyacımız olmasın. O darbenin vermiş olduğu tahribatı, şehitlerimizi, gazilerimizi ve birbirimize karşı yitirdiğimiz güven duygusunu bir daha yaşamayalım. Zaman zaman buna benzer yazılar yazmaya özen göstereceğim.
O uğursuz geceyi anlatan o kadar çok yazı yazıldı ki… O gün yaşananları, onun perde arkası, ondan sonra olanları… Her birini farklı farklı bakış açısıyla anlattılar. Kimisi sokakların nabzını tuttu kimisi siyasetin nabzını… Ben de naçizane hem siyasetin hem askerin nabzını tutarak bir şeyler aktarmaya çalıştım. Evet, o gün gerçekten Türkiye için, hepimiz için çok zor, çok karanlık bir geceydi. O geceyle ilgili ısrarla anlatmaya çalıştığım bir şey var: Cuntacıların ilk hamlesi Silahlı Kuvvetleri’ydi. Yani önce TSK’ya darbe yapıldı. Bu başarılsaydı sonraki hedef siyasete darbe yapmak olacaktı.
***
Herkesin merak ettiği konu tabii ki darbenin o gecesi ve o günden sonra yaşanacaklar. Ama unutmayın ki bir ülkeyi gelişime götürecek olanlar yalnızca zaferler değil hatalardan çıkartılacak derslerdir. Bunu fazlasıyla söylerim. Bizi bir sonraki süreçte hata yapmamaya itecek olan bütün veriler zaferlerimizden değil hatalarımızdan çıkacak.
Peki darbeye gelen süreçte bu örgütün nasıl hamleler yaptığını hiç araştırdık mı? Türkiye’yi bu güne getiren o kadar çok hamle yapıldı ki. Geçmişe dönüp yapılanlara bakınca, yaptıklarının şimdi çok daha anlamlı olduğunu görüyoruz. Gelin çok çok yakın bir örnekle size ne demek istediğimi anlatayım. Gözümüzden ne kadar büyük bir ayrıntının, bir projenin kaçtığını bu örnekte daha iyi anlayacaksınız.
***
Genelkurmay Başkanı’nın emir subayı olan darbeci, ifadesinde “1990 sonrası TSK’ya giren subayların yüzde 60-70’inin bu örgütle bir şekilde bağlantısı var” demişti. Bu rakamların abartı olduğunu kabul edelim, gücünü fazla gösterdiğini varsayalım… Ama iki yıl önce Genelkurmay’ın içerisinde darbeyi yapanlarca geliştirilen bir projeyi öğrenince bu ifadenin hiç de yabana atılır türden olmadığını göreceksiniz.
Evet, edindiğim bilgiye göre bundan yaklaşık 2 sene önce bir proje hayata geçirildi. TSK’nın ihtiyaç fazlası albayları olduğu söylenerek geliştirilen bir projeydi ve 1986, 1987, 1988 yılında mezun olan albayların bir şekilde erken emekliliğe teşvik edilmesi için TBMM’de bir kanun çıkartıldı. Bu kanuna göre subaylar emekli olurlarsa daha fazla ikramiye alacak, bütün hakları aynı şekilde korunarak emekli olabileceklerdi.
***
Şimdi düşünüyorum da acaba bu çalışma Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk nedeniyle atamadıkları son subaylar için mi planlanmıştı? Bunu neden söylüyorum, cunta girişiminin başı olduğu öne sürülen kişi stratejik planlamanın da başındaydı.
Düşünebiliyor musunuz bu kanun aralık ayında çıkarıldı. Bu askerler o dönemde TSK’da üst rütbe personel oldukları için darbecilerin önündeki pozisyonda yer alıyordu. Tasfiye amaçlı teşvik modeli kabul edilince amaçlarına ulaşacakları bir hamle daha yapabildiler.
Bunu komuta heyetine kabul ettirecek kadar da zeki hamle yapmışlardı. 1986, 1987, 1988 mezunu personelin ordudan erken ayrılması teşvik edilmiş oldu. Bu erken emeklilik başladı mı bilmiyorum. Ama gördüğüm; her hamleyi denedikleri ...
***
Şimdi bakınca geriye dönük çıkarılan bütün projeleri bir kez daha incelemek gerektiğini düşünüyorum. Darbenin olduğu günden beri bu sürece bir günde gelmedik diyorum. Her gün yeni bir şey karşıma çıktığında da bildiğim halde tekrar şok oluyorum.
Benim tavsiyem kişi takibinin yanında süreç takibini de yapmak. Bu sayede açık bıraktıkları ve sıklıkla kullandıkları kapıları da görebileceğiz.
Bu işi doğru yapamazsak havuz problemlerinde olduğu gibi boşaltılan su kadar içeri su dolmaya devam edecek.