Fırat Kalkanı'yla ilgili daha önceki yazılarımda bir konunun üzerinde özellikle durmuştum. Derinlikte operasyon yapmaya başladığınızda geri emniyeti önem kazanmaya başlar demiştik. Şu anda yaklaşık 80 km'nin üzerinde bir en ve 30 km'lik bir derinlikte operasyon yapmaya başladığınızda bunun geri emniyetini bir hayal edin isterseniz. Bunu hayal etmek için İstanbul'u aklınıza getirin. Bütün Avrupa ve Anadolu yakası dahil bir alanda terörist temizliğinin yapıldığını düşünün ve bunu Suriye sınırına monte edin. Şu anda Suriye derinliğinde 170'in üzerinde yerleşim yerinde bu meskun mahal çatışmaları devam ettiriliyor.
İlerlemeye devam ettiğinizde bazı bölümlerde üç cephede düşman unsurlarla temasta bulunabiliyorsunuz. Bu operasyon sırasında harekatın gereği olarak yan vererek ilerlemeye devam ediyorsunuz. Çünkü hedef El Bab ve ona doğru ilerlemek zorundasınız. Bu ilerleme sırasında ister doğu ister batı bölgesinde olsun YPG'ye yan vermeye devam ediyorsunuz.
İşte bu ve buna benzer konular nedeniyle Fırat Kalkanı operasyonu biraz daha yavaş ilerlemek zorunda kalıyor. Çünkü kontrolsüz gidildiğinde nelerin yaşanabileceği bilen usta bir ekip bölgede operasyonu yönetiyor. PYD, IŞİD karşısında yüzlerce köyü bir gecede kaybedebilir ama bunun nedeni ne Türkiye'de ne de başka bir ülkede tartışılmaz. Hatta ABD de bile 'hani bu adamlar çok istekliydi ve bunları kara gücü olarak kullanıyorduk?' diye soran bir köşe yazısı bile yazılmaz. Ama iş Türkiye'nin planladığı ve desteklediği gruplarla bir operasyon yapmaya geldiğinde gözler bunun üzerinde olur. Bu nedenle başarısızlıklar da Türkiye'ye fatura edilir. Bu gerçekliği sahadaki herkes bilmektedir. İlerleme hızını da bu nedenle öndeki grubun faaliyeti değil geride alınmaya çalışılan emniyet tedbirleri belirlemektedir.
Formula 1'de çok güzel bir deyim vardır. 'Bugünkü teknolojiyle araçları şuandaki hızlarının çok üzerinde kullanmak mümkündür. Fakat hız sınırını belirleyen motor teknolojisi değil fren teknolojisidir' derler. Çünkü araçları o hızlarda durdurmak için gereken fren sistemini otomobillere monte etmek imkansızdır. Durduramayacağınız bir araba ise yarışlarda kullanılamaz. Aslında bu örnekte olduğu gibi özel operasyonlarda da bir kısıt vardır. Bu kısıt geri emniyetidir. Hızla ilerlemek bir başarı değildir. Önemli olan en az kayıpla harekatın başarıya ulaştırılmasıdır. Bu nedenle sahada planlama yapanlar ilerleme gerçekleştiğinde geri emniyeti için ek birlik ihtiyacını üst makamlara bildirmektedirler. Bu birlikler bölgeye sevk edilmekte ve onlar geri emniyetini almaktadırlar.
Özel kuvvet unsurları ÖSO ile ön hatta meskun mahallere girmekte. Hedefler topçu birlikleri ve hava kuvvetleri ile ateş altına alınmakta ardından zırhlı birlikler bölgeye yaklaşmaktadır. Birlikler bir sonraki hedef için ileri sıçramayı gerçekleştirirken komando birlikleri alınan yerlerin emniyetini almakta bomba imha ekibi meskun mahalde arama faaliyetine başlamaktadır. Zırhlı birlikler kendileri için hazırlanan mevzilere yerleşmektedir. Bölgeye silah ve mühimmat sevk eden birlikler sahaya girerek ikmal faaliyeti gerçekleştirmektedir. AFAD ve Kızılay ekipleri bölgede operasyona katılan birliklere sıcak yemek servisini yapmaktadır.
Yani anlayacağınız İstanbul gibi büyük bir alanda operasyon icra edilmeye çalışılmaktadır. Nereden kimin çıkacağını ve neyin patlayacağını veya hangi silahla saldırılacağını bilmediğiniz bir alanda operasyon yapılmaktadır. Bu sahada bizim onurumuz ve güvenliğimiz için mücadele eden herkes için 'Allah yar ve yardımcınız olsun' diyorum. Kimin düşman ve dost olduğunu bilmediğiniz bir yerde dikkat edeceğiniz tek şey sırtınızın güvende olmasıdır. Bunu yaparken de güvenebileceğiniz tek şey Türkiye'dir. O yüzden her asker nereye giderse gitsin hep sırtını bu halka dayar. Bu halk da bunu hep layıkıyla yapar.
Not: Fırat Kalkanı'nın başarısız olması için çaba sarf edenler, PYD'nin koalisyonla yaptığı Rakka operasyonuna 'Fırat Gazabı' ismini vermişler. Aynı kişiler Fırat Kalkanı'nın başarısı sonrası Rakka operasyonunda ÖSO'nun yer almasını istemedikleri için de Rakka operasyonunu erkene almışlar. Ne yaparsanız yapın bu coğrafyada son kararı verenlerin arasında Türkiye de olacak.