Yıllar önce Türkiye’nin tartıştığı konu, profesyonel askerliğe geçişti. Bu tartışılırken profesyonel askerliğe karşı olanların savunduğu tez, mesleğin para karşılığı yapılması sonucunda görev sadakatinin azalacağı üzerineydi. İleri sürdükleri başka bir konu da asker millet kavramının zedeleneceğiydi. Bu tezlere o zaman da şiddetli bir şekilde karşı çıkmış, askerlik mesleğinin yalnızca para karşılığında yapılamayacağını öne sürmüştüm. Yaşanan bazı olayları örnek göstererek ‘bunları hangi ücrete karşılık yaparsınız?’ diye de sormuştum. Tarih bizleri haklı çıkardı. Zeytin Dalı Harekâtı tamamen profesyonel bir ordu ile icra ediliyor. Ne silah arkadaşlığında, ne görev sadakatinde ne de inançlarında en ufak bir eksilme olmadı. Meslektaşlarım bu mesleği para için yapmıyorlar, yaptıkları işin karşılığı maddi olarak yok çünkü. Bir hatayı da düzeltelim, TSK profesyonel orduya zorunlu askerlik kapsamında gelenlerin eksiklikleri yüzünden geçmedi. Çünkü o Mehmetçik rüştünü her operasyonda ispatladı. Geçişin yegane sebebi tam tecrübe kazanıldığında askerliğin bitmesiydi. TSK, terörle mücadelede daha uzun bir tecrübe birikimine ihtiyaç duyuyordu. ‘Asker millet kavramı zedelenecek’ diyenler son dönemde yaşananların ardından sanırım milletçe asker olduğumuzu bir kez daha anlamışlardır. Artık sonsuza kadar susabilirler.
***
Afrin’e desteğe giden milis güçlerine ve PKK teröristlerine yönelik olarak TSK bir operasyon gerçekleştirdi. Buna dost ve düşman bütün yabancı ordu mensupları şapka çıkardı. Şimdi bu operasyonun biraz detaylarına inelim ve gerçekten neden şapka çıkarıldığının adını koyalım. Herkesin gözü önünde bir konvoyu vurmak için öncelikle saha istihbaratınızın çok kuvvetli olması gerekir. Hangi araçta sivil var, hangisinde yok, hangisi sivil görünümlü terörist bilmeniz gerekir. Bu da nokta istihbarata hatta sahada bulunarak canlı anlık istihbaratta devamı gerektirir. Hadi bunu aldınız ama o da yetmez. Hedef kıymetlendirmesi için bütün konvoy hareketlerinin İHA’lar ile saniye saniye takibi gerekir. Ardından konvoydaki araçlarının sivil ve askeri diye ayrımı üzerinden ayrıntılı bir planlama gerektirir. Bunun ayrıntısına girmeyeceğim ama bu işin en zor kısmıdır. Bu işi planlayan hedef kıymetlendirme ekibini tebrik ediyorum. Gelelim diğer kritik planlamaya, terörist konvoy güdümlü mermiler ve kara ateş destek unsurları ile etkisiz hale getirilmişti. Bu hedef kıymetlendirmesini yapmak oldukça zordur. Doğru yeri seçmek, araçları kıpırdayamaz bir noktada durdurmak, sivillerin araçları terk etmeye zorlayacak yöntemi belirlemek ve ardından hassas bir şekilde atışları yapmak, işte bunlar şapka çıkarılacak hamlelerdir. Normalde çok namlulu roketatar sistemleri fazla sapma barındıran sistemler olarak bilinir ve bu yüzden de bölge hedeflerine karşı kullanılır. Ama belki ilk kez bir hat şeklinde bulunan araçlara nokta atışı için kullanılmıştır. Bu da Türk savunma sanayisinin geldiği noktayı göstermektedir. Sanırım ilk kez geçen sene envantere giren TR 122 G güdümlü roket sistemi burada kullanılmış gibi görünüyor.
Hedef tespiti yapan İHA, atış yapan ÇNRA sistemi, hesaplamaları yapan bilgisayar sistemleri, komuta kontrol sistemleri ve roketler yerli olunca bu iş böyle oluyor. Hem askerimize hem de savunma sanayisinde geldiğimiz noktaya herkes şapka çıkarıyor. Ordu sanki tatbikat yapar bir rahatlıkta yurt dışında orta ölçekli bir terör operasyonunu yürütebiliyor. Çok sevdiğim bir cümle vardır: “Dosta güven, düşmana korku saldı” denir. Sanırım bu günler bu sözün hakkının daha kuvvetli hissedildiği anlar. Sayın Başbakan göreve ilk geldiğinde “Dostlarımızın sayısını artıracağız, düşman sayımızı düşüreceğiz” demişti. Bazen bunu yapmak için yumuşak güç kullanırsınız bazen de sert tarafınızı gösterirsiniz. Bugün yaşanan süreç Türkiye’nin dış politika açılımlarında da önünü açacaktır.
Hep derim ‘her ülke kendini hikayesini yazar’ diye. Türkiye bu günlerde bırakın hikaye yazmayı herkesin okuması gereken ‘ansiklopedi’ yazıyor.