Mega kentlerin en büyük sorunu bütün dünyanın kendi çevresinde döndüğü hissini vermesidir. Bir şekilde mega kente 10 cm kar yağması o kentte hayatı kilitler ve onlarca gün bu konu üzerine tartışmalar yaşanır. Mega kentin trafik, asayiş sorunu vs. derken onların sorunları bütün ülkenin sorunuymuş gibi algılanmaya başlar. Mega kentte yaşamak bir müddet sonra insanı narsist biri haline dönüştürür ve o kişiyi gerçeklikten koparır.
Görev yaptığım yıllarda çok kullanılan bir tabir vardı: Güneydoğu’yu, İstanbul Boğazı’ndaki yalısında viskisini içerek yorumlamak... Son dönemde buna bir de internet üzerinden olayları anlamak vasfını eklemek gerekiyor. İnsana dokunmadan, ülkenin her tarafında yaşananların nasıl algılandığını fark etmeden sonuçlara ulaşmaya çalıştığınızda büyük yanılgılara da sebebiyet veriyorsunuz. Araştırma şirketlerinde sonuçların doğru çıkmasındaki en önemli etken doğru deneklerin seçilmesi ve doğru soruların sorulmasıdır. Bunları yapmadığınızda o yüzde 3’lük yanılma payının çok çok üzerine çıkmaya başlarsınız. Bu mega kentte Anadolu’yu gezmeden yazı yazmaya çalıştığınızda başınıza gelen de araştırma şirketlerinin başına gelenle aynısı olur. Her yazınız sizi mahcup eder. Seçimleri yanlış tahmin edersiniz. Sorunları daha büyük algılarsınız ve her defasında doğru sonuca bir türlü ulaşamazsınız.
***
Önceki gece Gaziantep’te Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ile bir televizyon programındaydık. Onun ağzından Gaziantep’i dinledik. Boş zamanlarımda da halkın görüşlerini alma fırsatım oldu. Hatırlayacaksınızdır. Eskiden KOBİ’ler için Anadolu Kaplanları tabirini kullanırlardı. Gerçekten Anadolu halkı kaplan gibi. Mega kentlerde yaşayanlar gibi sorunu büyütmek yerine çözmeyi tercih ediyorlar. Gaziantep’te bir kez daha şahit olduğum sahne buydu. Konuşmak yerine çözüm üretiyorlardı. Örneğin şehirde yaklaşık 450 bin civarında Suriyeli mülteciyi barındırıyor ve ürettikleri çözümlerle mülteci sorununu yönetilebilir sınırlar içerisinde tutabiliyorlardı. Bu gözlemlerimiz bile şunu gösteriyordu: Biz krizden çıkacaksak yine bu Anadolu’nun fedakar ve cefakar insanları sayesinde çıkacağız. Onların azimleri ve mücadele ruhuyla çıkacağız.
Biz mega kentte yaşarken sorunların çözülemeyecek kadar büyük olduğunu en baştan kabul ediyoruz. Anadolu’daki halk ise bizim yaşadıklarımızı sorun olarak bile görmüyor. 10 cm yağan karı bizler mega bir sorun olarak algılarken 2,5 metre karın altında kalan iller kartopu oynamayı tercih ediyor.
***
Evet Anadolu halkı bir ekonomik kriz olduğunun farkında. Ama onlar için kriz demek hayattan vazgeçmek anlamına gelmiyor. Hayatın gerçekliği içerisinde küçük ama etkili çözüm yöntemleri buluyorlar.
Gazi kent bana bir kez daha hatırlattı ki; sorunların çözümü büyük mega çözümlerden değil, yerelin bulduğu küçük ama etkili çözümlerden oluşacak. Düşünün, 17 milyonluk İstanbul’a 5 milyon mülteci gelse işin içinden çıkamaz hale geliriz. Oysa Gaziantep, nüfusunun 3’te 1’i oranındaki mülteciye çok etkili çözümler üretebilmiş.
Çok sevdiğim bir laf vardır. “Allah kulunun dağına kaldıramayacağı kar yağdırmasın” derler. Aslında baktığınızda kar yağışında mega kent kilit olurken Gaziantep daha fazla karın altında yaşamayı başarabilmiş. Gerçek insan sorunu tartışmaktan çok çözüm ürettiğinde ortaya çıkar. Sanırım mega kentli olmak sorun çözme yeteneğimizi de gittikçe elimizden alıyor. Çünkü sorun çözmek için yapmamız gereken Anadolu’dan gelirken unuttuğumuz bazı değerleri yeniden hatırlamak: Dayanışma, yardımlaşma, ortak akıl…
İyi ki varsın Anadolu Kaplanları. İyi ki varsın Anadolu insanı.