Uzun zamandır yerinde inceleme yapmadan, ilgililerle görüşmeden haber yapmamaya veya belgesel çekmemeye çalışıyorum. Bu, artık tarzım oldu. Tabii ki yanılma payını içine koyuyorum. Herkes kadar yanılabilirim. Ancak yanılma oranını aşağıya çekebilmek için elimden gelen tüm emeği veriyor, gayret gösteriyorum. Bu nedenle de hem belgesel hem de kitap çalışması için olayların geçtiği yerleri gidip görmeye çalışıyorum.
Son olarak, Cumhurbaşkanı’nın kaldığı otelde yaşananları yerinde görmek, kaçanlarla ilgili nasıl bir kaçış planı yaptıklarını anlamak için Marmaris bölgesine gittim. Size oradaki izlenimlerimi aktarmaya çalışacağım.
Öncelikle şöyle söyleyeyim; sahaya indiğinizde gördüğümüz gerçeklikle orada yaşananlar arasında büyük bir uçurum var. Bunun bir tiyatro olduğunu iddia edenlere nasıl yanıt verdiysem, şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Bu ekip ile ilgili söylenenleri bir müddet daha izleyin. Gerçek bilgileri yazdığımda tüm ayrıntılarda neler olduğunu göreceksiniz. Kaçanların hiç de acemi olmadıklarını ve neler yaptıklarını daha sonra detaylarıyla size anlatacağım.
***
Şimdi gelelim bu kaçan ekiple ilgili duruma… Hatırlarsanız ifadelerde şöyle bir durumdan söz ediliyordu: Oradaki Muharebe Arama Kurtarma (MAK) ekibi ve ‘Paşa’ lakaplı Astsubay Zekeriya Kuzu, İstanbul’dan özel bir ekibin geleceğini, Cumhurbaşkanı’na yönelik saldırıya onların öncelik edeceğiyle ilgili bir bilgi vermişti. Bu ifadelerden sonra hepimizde Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan gelen bir ekibin İstanbul’a, İstanbul’dan da İzmir’e geçtiğiyle ilgili bir yanılgı oluştu. Evet İstanbul’dan gelen 11 kişilik bir ekip var. Bunlar, geçmişte ÖKK ve diğer özel birliklerde çalışan personeller. Ama şu anda ÖKK veya diğer özel birliklerle ilgili hiçbir bağlantıları yok. Öğrendiğim kadarıyla her biri Harp Akademileri’nde öğrenci. Bu nedenle de tabii ki tamamı subay. Yani özetle tekrarlayalım; bunlar teknik anlamda donanımlı ve geçmişte de özel birliklerde çalışmış olan personelden oluşan bir ekip. Bir defa bunu yerine koyalım.
Bu ekibin başında olan kişi ise ÖKK’da görevde olan ve cuntacıların içine karışmış bir binbaşı. Edindiğim bilgiye göre, bu binbaşı İstanbul’a geçiyor, İstanbul’dan ekibi toparlıyor, silahsız olarak İzmir Çiğli’ye geçiyorlar. Silah ve ekipmanlarını oradaki MAK ekiplerinden aldıklarıyla ilgili bir duyum var. Çünkü bu özel silah ve ekipmanları Harp Akademileri’nden alma şansları olduğunu düşünmüyorum. Gördüğüm kadarıyla ekipmanları tamamen özel birliklere ait olan silah ve teçhizattan oluşuyor.
Ardından bölgede araştırmaya devam ettim. “Gerçekten doğru bir kaçış rotası mı izliyorlar” gibi konulara baktım, ama şu anda hala yakalanmadıkları için bununla ilgili detayları çok da açıklamak istemiyorum. Araziyi görmeye çalıştım. 1-2 metre ötesini görmekte zorlanacağınız sık ağaçlarla çevrili bir bölge burası. Bu bölgede gerçekten şu anda bir insan avı var. Teknik donanım dahil olmak üzere her türlü ekipman bu kişilerin yakalanması için kullanılıyor. Katılan birliklerin sayısını, tipini ve miktarını vermeyeceğim. Ama bu süreçte ellerinden gelen bütün gayreti göstererek arazide bu şahısları ele geçirmeye çalışıyorlar. Bu şahısları yakalamak için gelen ekipler, havanın çok sıcak olması ve yoğun arazi şartlarından dolayı kaçanların yakalanabileceği konusunda umutlular.
***
Bu şahısların kaçışlarıyla ilgili de şu bilgilere ulaştım: Şahıslar önce bütün halinde hareket ediyorlar. Bu 12 şahsın yakalandığı yere kadar belli bir grupla geliyorlar. 10 günden bu yana arazideler. Dağlık alanlardaki iniş çıkışlardan dolayı değişkenlik gösteren yaklaşık 18 kilometrelik bir yere tırmanarak bu bölgeye kadar ilerliyorlar. Bir kez bakkala inip ekmek ve yiyecek aldıklarına ilişkin bilgi var. Onun dışında aç kalıyorlar ve çoğunlukla gündüz durup gece intikal gerçekleştiriyorlar.
Ama bu 11 kişilik grup, 12 kişilik gruptan ayrılma kararı alıyor. Nedeni de şu: İçlerinde kaçış sırasında hastalanan bir binbaşı var. O binbaşıyı bir yere ulaştırmaya çalışıyorlar ve yakalanmadan önce diğer gruptan ayrılıyorlar. Zaten İstanbul’dan gelen ekip de bu ayrılan 11 kişilik ekip.
Dikkat çekici olan, bu ekip içerisindeki bir kişiyi Ankara’daki de Çiğli’deki ekip de tanımıyor, bilmiyor. Diğerlerinin kimler olduğunu aşağı yukarı söylüyorlar ama bu şahsın kim olduğuyla ilgili bir bilgi yok. Muhtemelen açıklandığı zaman bu şahsın kimliğiyle ilgili bilgiye sahip olacağız.
Ben sözümü tutuyorum. Sahada olmaya devam edeceğim. Belki önümüzdeki günlerde sizi şok edecek özel bilgilerle karşınıza çıkacağım. Tek söyleyeceğim şey, yazılıp çizilenlerle gerçekler arasında inanılmaz bir uçurum, müthiş bir bilgi kirliliğinin olduğu… Ben bile birçok konuda ulaşabildiğim bilgilerin zaman zaman sahaya inip baktığımda çok daha farklı olduğunu söyleyebilirim. Bu cuntacıların yapmak istediği şey, suyu bulandırmak olacaktır. Hedeflerine ulaşmak için de bilgiye ulaşmaya çalışan insanların motivasyonunu bozmaya çalışacaklardır. Onların yakalanmamak için yapacakları en önemli faaliyet, suyun kirletilmesi. Burada bana düşen en büyük görevlerden bir tanesi, bu suyu kirletmeden içebileceğiniz, görebileceğiniz kadar temiz suyu verebilmek. İnşallah Allah bizi utandırmaz.