Görünen o ki Türkiye’nin Kaşıkçı cinayetini ısrarlı takibi Washington’ta yankı buldu, bu yankı da İsveç’te sürdürülen Yemen barış görüşmelerinin ateşkesle sonuçlanmasına yardımcı oldu. Kızıl Deniz kıyısındaki liman şehri Hudeyde’de silahlar sustu. Dün sabah saatleri itibariyle sadece hafif silah seslerinin duyulduğu haber ajanslarınca rapor edildi, daha sonra o da bitti.
Umarız bu kez ateşkes tutar, 60 bin insanın hayatına mal olduğu söylenen, kolera salgınlarına, zaten yoksul olan ülkenin daha da yoksullaşmasına, yoksulluğun çocuk ölümlerini tetiklemesine yol açan iç savaş bir an önce sona erer. Ocak ayı sonu için hedeflenen siyasi müzakereler de başlar. Ama ne yazık ki Yemen’i yakından takip edenler ateşkesin uzun sürmeyebileceğini, çatışmaların yeniden başlayabileceğini belirtiyor.
***
Gerçekten de Yemen her anlamda zor bir coğrafya. Dengeler bir kez sarsıldığında kolay kolay tekrar kurulmuyor. Gelenekler, dini kimlikler, etnik aidiyetler başka pek çok yerden daha hızlı ve güçlü bir şekilde devreye giriyor. Nihayetinde en istikrarlı zamanında bile Başkent Sana’nın dış mahallerinde insanların Kalaşnikoflarla dolaştığı bir ülkeden söz ediyoruz.
İmparatorluk döneminde Türkiye de Yemen’i etkin kontrolü altında tutmakta zorlanmış, bu bölgenin, yani eyaletin istikrarını sağlamak için önemli miktarda kaynak ayırmak durumunda kalmıştı. Ayrıca Yemen’in 1990’a kadar devam eden bölünmüşlüğünün, 1972 ve 1979 savaşlarının da geleceğini ipotek altına aldığını unutmamakta yarar var.
Ancak Yemen’in en büyük sorunu tarihi bagajı, etnik ya da mezhebi parçalanmışlığı değil. En büyük sorunu komşularının ve küresel güçlerin bu coğrafyaya atfettiği önem. İran ve Suudi Arabistan arasındaki jeopolitik rekabet olmasaydı Yemen’deki kriz muhtemelen bu kadar tırmanmazdı, çözüm bu denli zor olmazdı.
Ama diğer yandan ateşkes de zaten bu sayede sağlandı. Suudi Arabistan üstündeki baskı arttıkça çözüm umudu güçlendi, geçtiğimiz Perşembe BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de yaptığı açıklamayla taraflar arasında ateşkesin sağlanacağını dünyaya resmen duyurdu. Fakat ateşkesin korunması, Yemen’e barışın gelmesi için Suudiler kadar İranlıların da itidalli davranması şart.
***
Aynısı ABD için de geçerli. ABD Yemen’i hemen hiç rahat bırakmadı. El Kaide’ye karşı savaş gerekçesiyle İHA saldırıları düzenledi, sivil halkın ölümüne, kırılgan toplumsal dengelerin daha da kırılgan hale gelmesine yol açtı. Zaman zaman da özel kuvvetlerini gönderdi. Mart 2015’de Husilere karşı savaş veren (eski) rejim güçlerini desteklemek amacıyla müdahalede bulunan Suudi Arabistan’ın yanında yer aldı.
Amerika bu bölgeden çekilmeyeceği, küresel çıkarlarının korunmasında önemli gördüğü Yemen’i İran’a, Rusya’ya ya da Çin’e etki alanı olarak hediye etmek istemeyeceği için ülkenin geleceği ve bölgenin istikrarı adına umutlu olmak zor. Suudi Arabistan’ın ve/veya İran’ın geri adım atmasını, rekabetlerini sona erdirmelerini beklemek de çok gerçekçi değil. Yine de ateşkesin sağlanması önemli ve değerli. En azından açlık sınırında yaşayan milyonlarca insana yardım ulaşması için Hudeyde ile Sana arasında bir insani koridor açılacak…