El Kaide, IŞİD gibi terör örgütleri konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından biri olan Daniel Byman, Foreign Affairs dergisinin Trump yönetimini bekleyen sorunlara ayırdığı son sayısında “Yalnız Kurtlar Nasıl Avlanır” başlığıyla bir yazı kaleme almış.
Byman’nın yazısı hem önerileri, hem de uyarıları açısından ilginç. Bir yanıyla bize Trump yönetiminin uygulamaya koyabileceği terör karşıtı stratejilerin neler olabileceğini, diğer yanıyla da teröre karşı mücadele kapsamında uygulamaya konan tedbirlerin ne gibi sorunlar doğurabileceğini gösteriyor.
***
Ancak strateji, özellikle de sorunlara geçmeden önce “yalnız kurt” ne demek hatırlatmak yarar var. “Yalnız kurt” kavramı bir terör örgütünün komuta-kontrol sisteminden bağımsız olarak ama ondan aldığı ilham ya da genel bir emirle hareket eden insanları kastediyor.
Yaşadığı hayattan, uğradığına inandığı ayrımcılık veya zulümden etkilenen insanlar, tek başına ya da yakınlarındaki biri/birileriyle şiddet eylemleri, yani terör gerçekleştiriyor. Örgüt bağlantısı önceden tespit edilemediği için de bu tür eylemlerin önlenmesi diğerlerine göre daha zor oluyor.
Aslında yalnız kurtlar ve gerçekleştirdikleri eylemler sayıca çok değil. Ayrıca hedef aldıkları toplumlara verdikleri zararlar da sınırlı. CATO Enstitüsü adlı düşünce kuruluşundan Alex Nowrasteh’in yaptığı araştırmaya göre 1974-2015 yılları arasında yabancı teröristlerin (sayısı 154) Amerika’da öldürdüğü toplam insan sayısı 3024.
Bunun yüzde 98.6’sı sadece bir günde ölenler, yani 11 Eylül 2001 kurbanları. Amerikan vatandaşlarının yabancı bir terörist tarafından öldürülme olasılığı 3 milyon 609 bin 709’da bir. Oysa sadece 2013 yılı itibarıyla 33 bin 169 kişi cinayet, intihar gibi muhtelif nedenlerle hayatını kaybetmiş. 84 bin 258 kişi de yaralanmış.
Silaha ulaşım engellense, ABD’de silah ve mühimmat alımı bu kadar kolay olmasa, bireysel şiddet de, organizasyonsuz terör eylemlerinin doğuracağı şiddet de çok daha az olacak. Ama ne yazık ki böylesi tedbirler alınamıyor ve yalnız kurtlar verdikleri zararın çok ötesinde siyasi etki üretebiliyor.
Her ne kadar otonom hareket eden bu tür teröristlerin hepsi eylemlerini IŞİD ya da El Kaide adına veya onlardan ilham alarak gerçekleştirmiyorsa da, günümüz itibarıyla tedbir alınmaya çalışılan tehdit onlara ve onların muhtemel “sempatizanlarına” yönelik olduğu için bizi yakından ilgilendiriyor.
Her şeyden önce ülke dışında alınacak, alınması istenen tedbirler çevremize, müdahil olduğumuz sorunlara ilişkin olduğu için ilgilendiriyor. İkincisi, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerden gelenlere karşı alınan önlemler yüzünden ilgilendiriyor. Üçüncüsü ve hepsinden önemlisi de terör tehdidine karşı tam da teröristlerin arzu ettiği reaksiyonun verilmesi yüzünden ilgilendiriyor.
Yalnız kurtlar Türkiye’ye de tehdit oluşturabileceği için Byman’ın önerilerinden güvenlik birimlerinin ve uzmanlarının çıkartacağı sonuçlar mutlaka vardır. Fakat ben bu yazıda sadece üçüncü noktaya değinmek istiyorum. Çünkü terör örgütleri görece külfetsiz eylemlerle amaçlarına ulaşıyor.
Bu tür saldırılarla Avrupa’da ve Amerika’da genel anlamıyla ırkçılık, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı artıyor. İslamofobi ciddi bir toplumsal/siyasal sorun olarak ortaya çıkıyor. Liberal demokrasinin kalesi denen Avrupa’da ve Amerika’da pek çok ülke değerlerini terk ediyor. Avusturya’da, Macaristan’da ve daha pek çok yerde aşırı sağcılar iktidara geliyor.
Almanya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerde yapılacak seçimlerin sonucunda AB’nin dağılması olasılığı dahi mevcut. Mülteci sorunu, terör saldırıları ve Avrupa’nın tarihi önyargılarıyla birleşince ortaya tehlikeli bir siyasi karışım çıkıyor. Nefret suçlarının oranında FBI’ın ABD için 2015 yılı için tespit ettiği üzere yüzde 67’lik korkunç bir artış yaşanıyor.
***
Bir yandan örgütlü, örgütsüz terör saldırıları, diğer yandan bu saldırılara karşı alınan tedbirler bizi her geçen gün medeniyetler çatışmasına değilse bile kırılmasına daha çok yakınlaştırıyor. Bu sarmalı “Batı’nın” kırması, yeni bir paradigma üretmesi çok zor. Trump’lar, Le Pen’ler, May’ler dünyasından mucize beklemeyelim. Onlar içlerine kapanmayı, tüm bu sorunları görmezden gelmeyi seçeceklerdir.
Ama isterse Türkiye inisiyatif alabilir. 2005 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İspanya Başbakanı Zapatero ile geliştirdiğine benzer bir proje geliştirebilir. Medeniyetlerin birbirinden kopmasının, insanların ortak değerlerini kaybetmesinin önüne geçebilir. Ya da Türkiye atıl kalan Medeniyetler İttifakı projesini sahiplenip canlandırabilir…