2024 tırmanma ihtimali çok yüksek iki savaşla başladı. 24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya NATO’ya yakınlaştığı gerekçesiyle düşünüp taşınmadan, muhatabın ve destekçilerinin gücünü hesaba katmadan açtığı savaş sürmekte ve nükleerleşme ihtimalini içinde barındırmaktaydı. 7 Ekim 2023’deki Hamas saldırısına karşılık başlatılan İsrail’in Gazze müdahalesiyse insan kıyımı ve savaş suçlarıyla devam etmekte, Lübnan ile İran’ı içine çekme riskini içermekteydi.
İlki neyse ki gerçekleşmedi ama ikincisi gerçekleşti. İsrail bir yandan soykırım boyutlarına varan insan kıyımını sürdürürken diğer yandan Lübnan’a müdahale etti, bilindik ve bilinmedik yöntemlerlerle Hizbullah’ın askeri ve siyasi altyapısını çökertti. İran da İsrail ile olan mücadelesinde ciddi darbe aldı. Sadece İsrail’i füzeleri ve insansız hava araçlarıyla vurma denemeleri başarısız kalmadı, iktisadi ve siyasi anlamda da yıprandı. Aralık ayı ortası itibarıyla gaz ve petrol zengini İran’da enerji kısıntısı yapılmaya başlandı.
En büyük darbeyi ise 7 Aralık akşamı Suriye’de yedi. Ülkeden asker, diplomat ve milislerini çekmek zorunda kaldı. Türkiye tarafından desteklenen direniş örgütleri 11 günlük bir mücadele sonrasında Şam’ı ele geçirdi. 24 yıldır babasından devraldığı iktidarı elinde tutan Beşar Esad eşi, çocukları ve zimmetine geçirdiği paralarla Moskova’ya iltica ederken, İran yenilgisini hazmetmeye, nükleer zenginleştirmesini hızlandırmaya, başkanlığı devralacak Trump’la pazarlık etmekle nükleer silah sahibi olma riski arasında tercih yapmaya çalışıyordu.
Yıl içinde Ukrayna Savaşı’nın seyrinde de önemli gelişmeler yaşandı. Ukrayna silahlı kuvvetleri beklenmedik bir çıkışla Rusya topraklarını işgal etti ve bazı yerleri terk etmek zorunda kalsa da kayda değer bir direnç gösterdi ancak kendi topraklarında, uluslararası tanınmış sınırları içinde yıl içinde sürekli gerilemek durumunda kaldı. Buna karşılık Batılı müttefikleri Ukrayna’ya verdikleri uzun menzilli taktik füzelerin Rusya topraklarına karşı kullanılmasına sonunda izin verdi ve belli ki teknik destek de sağladı.
Bu savaşı, seçimlerde tahminlerin ötesinde başarı sağlayarak rakibi Kamala Harris’i yenilgiye uğratan Donald Trump’ın iktidarı devralmasıyla söz verdiği gibi 24 saatte değilse bile kısa sürede yardımları kısıtlayarak ve Putin’le müzakere ederek bitirmesi mümkün. Trump ve ekibinin jeopolitik vizyonu da zaten savaşın bitmesini, Çin’le baş edebilmek için Rusya’ya yakınlaşmasını, Rusya’nın Çin’e dayanmak zorunda kalmasını önlemeyi gerekli kılıyor. MAGA söylemi de başkalarının savaşlarına ayrılan paraların içeriye aktarılmasını öngörüyor.
Ayrıca Putin’in yıl içinde yaptığı bir kaç açıklamada Mart 2022’de İstanbul’da varılan mutabakat temelinde bir barışa hazır olduğunu, Zelenski’nin de son haftalarda Ukrayna’nın geri kalanın güvenliğinin sağlanmasına endeksli bir büyük uzlaşmaya rıza göstereceğini vurguladığını unutmamak gerek. Eğer Ukrayna Savaşı sona ererse Türkiye üstündeki baskıların hafifleyeceğini, AB ve ABD tarafından uygulanan yaptırımlara uyma taleplerinden kurtulacağını, hatta S-400 sorununun aşılabileceğini söylemek sanırım kehanet olmaz.
Her ne kadar kendisi pek kabul etmese de Suriye’de 13 yıllık bir mücadelenin sonunda önemli bir başarıya imza atan Türkiye’nin siyasi ufku yılın sonunda başından çok daha açık görünüyor. Var olan üslubunu sürdürdüğü, kategorik değil pragmatik olduğu, çözüm odaklı davrandığı sürece Trump Yönetimiyle ilişkilerinde sıçrama yaşaması kaçınılmaz duruyor. Suriye özelinde gösterdiği tutarlılığı, diplomasiye en az güç kullanımı kadar önem atfetmesi, İsrail karşısında hezeyana kapılmadan sorunu farklı platformlarda yönetmesi gelecek açısından umut vadediyor.
Ama ne yazık ki aynı şeyi insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi konularda söylemek imkansız. Türkiye yılın geride kalan 360 gününde bu alandaki sorunlarını aşmak için hiç bir samimi çaba sarfetmedi. Var olan sorunlarına yenilerini kattı. İfade özgürlüğü alanında geriye gitme girdabından kendini kurtaramadı. Muhalif gazetecileri sudan gerekçelerle gözaltına almaktan yorulmadı. Ekonomisinin makro göstergeleri düzelirken, dünyada özgül ağırlığı giderek daha fazla hissedilirken AYM, AİHM kararlarını dahi uygulamaktan imtina etti.
Umarım iktidar bloğu yeni yılda bu tür sorunların Türkiye’ye yakışmadığını idrak eder, hem ihlal edilen hakların telafisi, hem de imajının düzelmesi için çalışır. Çünkü Avrupa’da aşırı sağ, ırkçılık ve Müslüman karşıtlığı yükselirken, Amerika’nın Grönland’dan Panama’ya, Çin’den İran’a pek çok yerde jeosismik sarsıntılar yaratması beklenirken, Suriye’de yeni bir devlet inşa edilirken, İsrail’e karşı hukuk savaşı verilirken bizim kadar dünyanın geri kalanının da Türkiye emsaline ihtiyacı var. Kim bilir belki çözüm bu konular için de bir Hakan Fidan ya da bir Mehmet Şimşek bulmakta…