Almanya’nın, Fransa’nın, Türkiye’nin, son olarak da İsrail’in arabuluculuk çabalarına, Ukrayna’nın direncine AB, ABD ve İngiltere’nin ağır yaptırımlarına rağmen Ukrayna’daki savaş hem can almaya hem de tırmanmaya devam ediyor. Lviv’deki askeri tesisin bombalanmasından da anlaşıldığı gibi askeri yardımlar sürdükçe savaş NATO sınırlarına yaklaşacak, hedefini şaşıran bir roket dahi büyük bir savaşın tetikleyicisi olabilecek.
Ukrayna haklı olarak NATO’yu arkasına almaya, Avrupa’yı ve Amerika’yı destek vermeye çağırıyor. Silah talep ediyor, komşularının eski uçaklarını istiyor. Bugün bize yardım etmezseniz yarın aynısı sizin başınıza gelir diyor. Tüm bunları da son derece etkili bir hitabet gücü ve yeteneği olan Cumhurbaşkanları vasıtasıyla yapıyor. Zelenskiy elinde telefonu, üstünde haki tişört veya polarıyla hepimizi etkiliyor.
Cephe hattından gelen haberler de insani ve siyasi refleksleri tetikleme potansiyeline sahip. Savaşın yaşattığı insanlık dramları; yakınlarını, evlerini ve işlerini kaybedenler; ölümler, yıkımlar, acılar aktarılıyor. Buna karşılık Avrupa ve Kuzey Amerika kimseye göstermediği samimiyet ve sempatiyi Ukraynalılara gösteriyor. Onlara genellikle kucak açıyor. Hepsinden önemlisi de askeri yardım sağlamak için elindeki her türlü imkanı kullanıyor.
Şu ana kadar savaşı daha fazla tırmandırabilecek teşebbüslerden kaçınıldı. Uçuşa yasak bölgeye, uçak transferi tekliflerine karşı çıkıldı. Fakat açıktan açığa yapılan, miktarı, cinsi ve markası her gün büyük bir gururla ilan edilen, sadece hangi sınır kapısından saat kaçta geçirileceği açıklanmayan silah transferlerinin tırmanmaya yol açma potansiyeli yüksek. Riski daha düşük olmakla birlikte bizim yapacağımız bir SİHA teslimatı da en azından Rusya’yla olan ilişkilerde kırılmaya neden olabilir.
Umarım üç komşu ülke başbakanının Kiev ziyareti ve taraflardan gelen uzlaşmaya yakınız açıklamaları sorunun çözümüne yaklaştığımıza delalet ediyordur. Aksi takdirde silah sevkiyatı ya da yardımda öngörülemeyen bir eşiğin aşılması tepkiye, tepki karşı tepkiye ve savaşın tırmanıp küreselleşmesine yol açabilir. Nükleer silahların kullanılmadığı bir savaş bile büyük bir yıkıma ve insanlık kıyımına neden olur. Milyonlarca insan ölür, yüz milyonlarcası da beğendiği sevdiği, uğruna çalıştığı ve hayatını kurguladığı hemen her şeyini kaybeder.
Bu yüzden hepimizin, biraz sağduyusu olan herkesin öncelikli sorumluluğu bu savaşın tırmanmaması için çağrıda bulunmak, tırmanma olasılığını azaltmak için siyasi otoriteleri teşvik etmek olmalı. Unutmayalım ki hemen her savaşta taraflar, özellikle de zayıf taraflar destek ister, üçüncü taraflar da fırsattan istifade etmek, bazen rakibinin gücünü kırmak, bazen de hegemonyasını pekiştirmek için çaba harcar. Devreye kişisel hırslar ve ihtiraslar da girer.
En tehlikeli anlar ulusal ya da kişisel gururların kırıldığı, kitlelerin ve özellikle de siyasilerin akıllarıyla değil duygularıyla düşünmeye başladığı zamanlardır. Bu hissedilen tehdidin büyüklüğü yüzünden de olabilir, yaşanılan bir vahşetin doğurduğu tepkiden de, bir hatibin becerisinden de veya geçtiğimiz günlerde T24’de Akdoğan Özkan’ın örnekleriyle anlattığı kurgulanmış trajedilerden de.
Yapılan duygu, tarih ve ders dolu bir konuşma hiç beklenmedik, hiç istenmedik sonuçlar doğurabilir, akademisyenlerin ve kanaat önderlerinin kestiremediği eşiklerin aşılmasına, savaşın tırmanmasına, hepimizin savaşın mağduru haline gelmesine yol açabilir. NATO üyeliğimiz, arabulucu olmaya çalıştığımız, şiddetini azaltmaya çaba harcadığımız, hakkını farklı biçimlerde aradığımız ama çatışmayı göze almadığımız bir ülke ve amaç uğruna bizi savaşa sürükleyebilir.
Savaştan kaçınmanın ne yazık ki sihirli bir formülü yok. Bazılarının önerdiği gibi NATO’dan çıkmak da çözüm değil. Rusya’nın coğrafyasını ve etki alanını genişletmeye çalışmayacağının veya Boğazlara göz dikmeyeceğinin ne bugün ne de yarın garantisi var. Üstelik NATO’dan çıkarsak, onun ortağı olmazsak hasmı olmak, Amerika ve Avrupa’yı karşımıza almak, Ege ve Akdeniz’deki haklarımızı Yunanistan’a bırakmak daha mı akıllıca olur düşünmek gerek.
Bana öyle geliyor ki yapacağımız en iyi şey şimdi yaptığımızı daha iyi yapmak, arabuluculuğun yanı sıra savaş karşıtı bir koalisyon oluşturmaya, mantığın sesi olup tırmanmanın önüne geçmeye çalışmak olur. Dikkat edelim de Zelenskiy’nin ABD Kongresi’ne bugün yapacağı konuşma tarihi bir hatanın, büyük bir savaşın başlangıç noktası olmasın. Müttefikimizi itidale, Rusya’yı da müzakereye teşvik edelim.
Nihayetinde Rusya karşısında yanına çekmeye uğraştığı Çin’i bile tehdit etmekten çekinmeyen, onlara günlerini gösteririz mealinde açıklamalarda bulunan bir ulusal güvenlik danışmanın olduğu kibir, duygu ve tepki dolu bir büyük ülkeden ve ondan daha atılgan orta Avrupalı müttefiklerinden, onlardan da müteşebbis “İngiltere’nin” yer ve rol aldığı gergin, kırılgan bir coğrafyadan söz ediyoruz. Hem de hesaba henüz Putin faktörünü katmadan…