Türkiye’nin bazıları kendinden çoğu da muhataplarının tavır alışından kaynaklanan çözmesi ya da yönetmesi gereken onlarca sorunu var. Neyse ki hiç biri hayati değil, varlığını, siyasi istikrarını, toprak bütünlüğünü tehdit etmiyor. Bulunduğu coğrafyası, elindeki askeri imkanları ve diplomasi sayesinde onları istediği gibi çözemese dahi yönetebiliyor.
Hiç şüphe yok ki demokrasi açığını kapatıp, insan hakları ihlallerini ortadan kaldırabilse daha da iyi yönetecek, sorunlar karşısındaki pozisyonlarını dünyaya daha kolay anlatacak. Özellikle AB ve ABD ile olan ilişkilerinde pazarlık gücünü arttıracak. Yine de ne kadar değişirse değişsin dünya siyasetinin özü değişmedikçe pazarlık etmek zorunda kalacak.
Önünde de mutlaka aşılması gereken engeller olacak. Bazen Dağlık Karabağ sorununda olduğu gibi yıllarca beklemesi ve Ermenistan’la ilişkileri normalleştirin baskısına direnmesi, bazen de F16 sorununda olduğu gibi satışa engel çıkartan bir senatörün rüşvet almaktan yargılanarak tasfiyesini fırsata çevirmesi gerekecek.
Kabul edelim ki geçtiğimiz hafta yaşadığımız bu iki olay da çok önemli. İkisi de Türkiye’nin önündeki iki büyük engelin kalkması anlamına geliyor, birinde F16 paketinin satışına engel çıkartan Küba kökenli New Jersey Senatörü ve Senato Dışilişkiler Komitesi Başkanı Robert Menendez’in tasviyesi gerçekleşiyor.
Böylece F16 karşılığı İsveç’in NATO üyeliği pazarlığının önü büyük ölçüde açılıp, Türkiye istediğini alıp, kendi milli muharip uçağını kullanıma sokana kadarki sürede doğabilecek güvenlik açığını kapatırken, İsveç’in üyeliğini -diğer koşulları da yerine getirmesi şartıyla- onaylama ve İsveç’in de Türkiye’nin beklentilerine karşı daha hassas davranma olasılığı artıyor.
Diğerinde ise Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinin önündeki en büyük engel kalkıyor. Bundan sonra diplomatik ilişkilerin tam tesisi de, sınır kapılarının açılıp Ermenistan’ın Türkiye üstünden dünya pazarlarına ulaşması da çok daha kolay. Ermenistan’la müzakere edilerek varılacak bir mutabakatla soykırım iddialarının dünya siyasetinin gündeminden iyice düşmesi olasılığı da çok güçlü.
Azerbaycan’ın zamanı ve zemini iyi hesaplayarak gerçekleştirdiği bu bir günlük operasyon aslında Türkiye kadar Ermenistan için de fırsat yarattı. 2020’de kaybettiği bir savaşın doğal sonucunu zamana yaymaya çalışması Rusya’nın pozisyonunu belli ettiği, Turkiye’nin açıkça Azerbaycan’ın yanında yer aldığı, Fransa ve Amerika’nın sadece itidal çağrısıyla yetindiği bir ortamda zaten anlamsızdı.
Keşke Erivan’daki siyasi liderlik daha güçlü olsaydı da Hankenti’ndeki amaçsız direnişi kan dökülmeden, güç kullanılmasına gerek kalmadan aşabilseydi. Geçtiğimiz yıl başlayan görüşmeler doğal sonucuna ulaşabilseydi. Belki o zaman daha iyi koşullar elde etmeleri, Karabağ Ermenilerinin Azerbaycan içinde otonom bir yönetime sahip olabilmeleri mümkün olurdu. Belli ki artık Karabağ’daki siyasi yapı tamamen tasfiye edilecek.
Joshua Kucera’nın RFERL’nin web sayfasında yazdığına göre Erivan’ın Amerika’ya yaslanmaya çalışması, Başbakan Paşinyan’ın eşi Anna Hakobian’ın yardım paketleriyle Kiev’e gitmesi, Ermenistan’ın Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Statüsü’ne taraf olmaya kalkması Rusya tarafından hiç hoş karşılanmamış. Bana kalırsa bardağı taşıran son damla da NATO’nun Barış için Ortaklık Programı çerçevesinde Amerikalılarla eğitim amaçlı bile olsa iki hafta önce tatbikat yapılması oldu.
Aksi takdirde dengenin korunması ve sorunun bekası adına Azerbaycan’a operasyon için göz yummazlar, çatışma sırasında Azeri güçlerince yanlışlıkla öldürülen askerleri için özürle yetinmezlerdi. Moskova muhtemelen Paşinyan’ı gözden çıkarttı. Yenilgiyi kabullenmekle içeride zayıflayacağını ve siyasetten bir şekilde emekli olacağını hesapladı. Ermenistan üstündeki ipoteğini koruyup, Azerbaycan ve Türkiye ile olan ilişkilerini pekiştirebileceği bir senaryo içinde yer almayı tercih etti.
Umarım Azerbeycan ve Türkiye Paşinyan’ı gözden çıkartmaz, onun siyasi otoritesini güçlendirecek, Karabağ sorununun çözümünün Ermenistan için yeni fırsatlar yaratacağını gösterecek hamleleri bir an önce yapar. Özellikle Bakü Karabağ’da kalacak insanlara karşı iyi davranacaklarına ilişkin sözlerine pratikte halel gelmemesi, askeri ya da polis güçlerinin ifrata varan uygulamalara kalkmaması için hassasiyet gösterir, insan haklarına hem insani hem de siyasi nedenlerle önem verir.
Unutmayalım ki Paşinyan’ın iktidarda kalması barış sürecinin nihai sonucuna bir an önce ulaşılması açısından da, Kafkasya’ ın istikrarı açısından da, Türkiye’nin bu bölgede oynayacağı rol açısından da önemli. Duygusal ve siyasi sarsıntılarını çabuk atlatan bir Ermenistan’la ilişkilerini normalleştirmiş bir Türkiye, Kafkaslar kadar Amerika’da da, Avrupa’da da, Rusya’da da ağırlığı ve etkisi çok daha fazla olan bir ülke olur…