Kadir Has Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Merkezi bu yılki Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması’nın sonuçlarını çarşamba sabahı Cibali yerleşkesinde bir grup köşe yazarı ve gazetecinin katıldığı toplantıda açıkladı. 11 Aralık 2017-7 Ocak 2018 tarihleri arasında AKADEMETRE şirketi tarafından gerçekleştiren saha araştırmasını Mustafa Aydın, Hasan Bülent Kahraman, Banu Baybars Hawks, Osman Zaim, Cihan Dizdaroğlu’ndan oluşan akademik kadro hazırlayıp yönetmiş.
26 ilde bin yüz yüze görüşmeyle yapılan araştırmada toplam 120 soru sorulmuş. Her ne kadar bu kadar çok soru minimum 2 saatlik bir cevaplama süresini, dolayısıyla da araştırma sonuçlarının sağlığını etkilese de, hata payının +/- yüzde 3 sınırları içinde kaldığı söyleniyor. Zaten araştırmanın ortaya koyduğu pek çok sonuç da –bazı çelişkiler olsa da- başka kamuoyu araştırmalarında bulunanları büyük ölçüde teyit ediyor. Ancak sonuçların Zeytin Dalı Operasyonu başlatılmadan elde edilmiş olduğunu göz önünde bulundurmakta yarar var.
***
Araştırma bugün yapılmış olsa özellikle dış politikaya ilişkin verilerin farklı olma olasılığı güçlü. Yine de araştırmanın sonuçları bize Türkiye’nin genel eğilimlerini gösteriyor, diğer konuların yanı sıra dış politikaya nasıl baktığımız, nasıl değerlendirdiğimiz hakkında fikir veriyor. En önemli verilerden biri Türkiye’nin dış politikasını başarılı bulanların oranlarının yaşadığımız tüm sorunlara rağmen yüzde 45.9 düzeyinde olması.
AK Parti seçmeni olduğu varsayılan kesimin iktidarın dış politikasını başarılı bulma oranıysa (kesinlikle başarılı 25.4 olmak üzere) yüzde 75.2. Dikkate değer bir başka veri, daha doğrusu beklenti ise Türkiye kimseyle ittifak kurmamalı, yalnız hareket etmeli diyenlerin oranında düşüş olması. 2013 yılında bu oran yüzde 49.4’ken yıllar içinde istikrarlı bir düşüşle son araştırmada yüzde 16’ya inmiş. Araştırmaya katılanların yüzde 59.2’si NATO üyeliğinin devam etmesinden yana görüş bildirmiş.
AB ile müzakerelere devam edilmesi gerektiğini düşünenlerin oranı da hiç az sayılmaz. Yüzde 43.6 ‘müzakerelere devam’ diyor. Yüzde 57.8 Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyor. Seçimlerde AK Parti’ye oy vermiş olanların verdiği destek de buna yakın, yüzde 52.1.
İlginç bir şekilde AB’ye üye olabileceğimizi düşünen insanların sayısında bariz bir artış olmuş 2017 yılında. Bir önceki yılda bu oran yüzde 27 iken 2017 yılında üye oluruz diyenlerin oranı yüzde 38.5. Yaşadığımız tartışma ve gerilimler düşünüldüğünde bu sonuçlar dikkat çekici.
Diğer yandan ‘Kimlerle işbirliği yapalım?’ diye sorulduğunda AB ülkeleriyle diyenlerin oranı sadece yüzde 8.5. ABD diyenler ise yüzde 9.6. Gerçi Rusya’ya bakış da benzer ama NATO ve AB’ye verilen destekle bu oranlar pek bağdaşır nitelikte değil. Umarız bu ayrışma araştırmanın zafiyetinde değil insanların algısındaki seçicilikten ve dünyaya bakıştaki yetkinlikten kaynaklanıyordur. Ama sonuçlardaki paradoksu araştırmacıların dikkate almasında yarar olabilir.
Türki Cumhuriyetler yüzde 25.4 ile en çok işbirliği yapılması gerekenler ülkeler olarak ortaya çıkmış. Türkiye’nin en yakın dostunun, bence haklı ve makul nedenlerle, yüzde 67.8 ile Azerbaycan olduğu söylenmiş. KKTC yüzde 43.9 ile Azerbaycan’dan sonra geliyor. Katar’ın liste dışı kalması da araştırmanın bir başka sürprizi. Rusya Federasyonu da işbirliği pek istenmese de yüzde 30.5 ile Türkiye’nin dostu/müttefiki olarak değerlendiriliyor. ABD de listeye muhtemelen dostluk ve müttefiklik aynı soruda sorulduğu için yüzde 15.4 ile girmiş. Yunanistan yüzde 9.4 ile listenin son sırasında.
***
Türkiye’ye yönelik en büyük tehdit pek çok benzeri araştırmada olduğu gibi bu araştırmada da ABD’den geliyor olarak gözüküyor. Ki aslında algıyla gerçek büyük ölçüde örtüşüyor. Tehdit algısının artışı da dikkate değer. 2015’de yüzde 39.2 iken 2017’de yüzde 64.4’e çıkmış. 2011 yılında TESEV bünyesinde yaptığımız araştırmada da ABD, Türkiye’ye düşmanca yaklaşan ülkeler arasında yüzde 33 ile ikinci sıradaydı. KHAS araştırmasının tehdit sıralamasında ikinci ülke İsrail (61.4) , üçüncü sıradaysa İngiltere (50.2) var. Suriye ve Irak onları takip ediyor. Yunanistan (36.9) ve İran (38.4) ise çok daha gerilerde.
Sonuçlar Afrin Harekatı öncesindeki eğilimi yansıttığı için Suriye politikasına verilen yüzde 38.5’lik desteğin günümüz açısından çok anlamlı olmadığını varsayabiliriz. Ama geçmişin değerlendirmesi açısından önemli olabilir. Diğer yandan sınır ötesi operasyonlara verilen genel destek hayli yüksek, yüzde 56.4. Ayrıca yabancı ülkelerde asker bulundurulmasına verilen destek de -sorulan soru çok açık olmamasına, bu konu teknik olmasına rağmen- yüksek, çünkü yüzde 48.1. İlgilenenler araştırmanın tüm çıktılarına http://ctrs.khas.edu.tr/sources/TSSEA-2017_vfinal.pdf adresinden ulaşabilirler…