Mısır Devlet Başkanı Abdülfetah el-Sisi uzun sayılabilecek bir dışlanmışlık dönemi sonrasında Amerika Birleşik Devleti Başkanı Donald Trump ile pazartesi günü Washington’da görüştü. New York Times’a göre Sisi toplantının basına açık altı dakikalık bölümünde istediğini aldı, yeni başkanın kameraların önünde kendisini övmesini sağladı.
İkili ilişkilerin özünde büyük bir olasılıkla çok şey değişmedi. Ancak Trump’ın nasıl bir Ortadoğu politikası izleyeceği daha bariz şekilde belli oldu. Bundan sonra Amerika’nın işbirliği yaptığı ülkelerin insan hakları ve demokrasi siciline eskisi kadar bile bakmayacağı belli oldu. Anlaşılan Washington’un radikal gördüğü unsurları kontrol altında tutan rejimler Beyaz Saray’da hüsnü kabul görecek.
Buna bir de İsrail’in güvenliği eklenince Washington gelen liderleri oturtacak yer bulamayacak. Ama her istediklerini verecek mi, o ayrı bir tartışma konusu. Çünkü yazılanlara bakılırsa Sisi övgü ve takdir dışında istedikleri pek alacağa benzemiyor. Krediyle yüksek teknolojili silah satışı yerine Sina’daki “köktencilere” karşı kullanılması daha çok işe yarayacak silahlara öncelik verileceği söyleniyor.
***
Sisi’nin silahları bizden çok Sisi’yi ve tabii ki Mısır’ı ilgilendirir. Fakat Amerika Müslüman Kardeşleri terör örgütü ilan ederse o zaman konu bizi de ilgilendirir. Hem de doğrudan. Umarız Trump Yönetimi böylesi bir toptancılığa kalkışmaz, seleflerinin başka yerlerde yaptığı hataları tekrarlamaz. Ancak Trump’ın şu ana kadar ki performansı hiç de umut vaat etmiyor. Vize ve seyahat kısıtlamaları kendisinin nelere kadir olduğunu şimdiden gösterdi.
Türkiye’nin her türlü sürprize hazır olması şart. Buna rağmen Amerika ile olduğu kadar Mısır’la da ilişkilerimizi rayına oturtmanın yollarını aramalıyız. Unutmayalım ki Mısır, her ne kadar Sisi’yi iktidara getiren darbe sonrası ve haklı gerekçelerle sorunlar yaşamış olsak da, bölge için de, Türkiye için de önemli bir ülke.
Bir yandan Süveyş Kanalı’nı kontrol etmesi, diğer yandan İsrail’le 1979 yılında ABD’nin gözetim ve denetiminde barış antlaşması imzalamış olması onu stratejik açıdan vazgeçilmez hale getiriyor. Ortadoğu haritasına bakan herkes Mısır’ın önemini kabullenmek zorunda kalıyor.
Ayrıca Mısır büyük, askeri açıdan da güçlü bir ülke. Petrol zengini değil ama son bir kaç yıldır dünya pazarlarına da sunabileceği doğal gaz rezervleri keşfetmeye başladı. Köklü bir tarihi, tarihi anlatısı ve o anlatıdan kaynaklanan güçlü bir aidiyet bilinci var. Bizim gibi gururlu, hatta biraz da kibirli.
***
Mısır’ın istikrarı, eskiden olduğu gibi (göstermelik de olsa) barış kurucu ve koruyucu rol oynamaya devam etmesi, yeni yönetimin tüm sorunlarına rağmen önemli. Gönül isterdi ki iktidarda Müslüman Kardeşler olsa ve Türkiye onlarla işbirliği yapsa. Fakat ne yazık ki yok. Ve belli ki bir süre daha olmayacak. Buna rağmen Mısır bölgemizin önemli bir ülkesi olmayı sürdürecek. Kabul edelim ki Sisi’nin Washington ziyareti de bu önemi arttıracak.
Tüm bu ve benzeri nedenler yüzünden de Türkiye ile Mısır’ın yakınlaşması, her konuda anlaşamasa bile belli başlı sorunları konuşabilmesi gerek. Türkiye’nin PKK başta olmak üzere terör örgütleriyle olan mücadelesinde yalnız kalmaması için de, ihracatı ve müteahhitliği için de Mısır kilit bir ülke. Evet, 16 Nisan’a kadar bu konuda adım atılması, ikili ilişkilerde değişikliğe gidilmesi siyasetin doğası gereği mümkün değil.
Ama referandum sonrasında Türkiye yeni açılımlar düşünürken, ekonomisini rayına oturtmak, dış politikasındaki tıkanıklıkları aşmak için yollar ararken Kahire gerçeğini de ihmal etmemeli. Hatta mümkünse şimdiden münferit kanallardan temaslar sağlayıp, gelecek dönemin altyapısını oluşturmalı. Normalleşmeden sadece bizim değil Mısır’ın da yarar sağlayacağı anlatılmalı...