Türkiye’de de dünyada da sevdiğim çok kent, kasaba ve köy var. Yaşadığım İstanbul’u, okuduğum Ankara’yı, doğduğum Gelibolu’yu severim. Alaçatı ve Urla da zaman zaman burnumda tüter. Exeter ve Oslo ilk göz ağrılarım, Montrö de doktora tezim sayılır. Bavyera’nın köylerini, İsviçre’nin göllerini, Yunanistan’ın adalarını, Gürcistan’ın bağlarını da özlerim.
Ama son yıllarda en çok Gaziantep hoşuma gitmeye başladı. Sıcaklığın 36 dereceği gösterdiği günlerde bile iyi ki Antep’e gelmişiz dedim. Daha önceki seferlerde olduğu gibi bu kez de yemeğini yedim, müzelerini gezdim. Yeni yerlerini keşfettim. Hayvanat bahçesini gördüm. Bir de sokak hayvanlarına karşı gösterdikleri ihtimamdan etkilendim. Onlar için açtıkları hastanelerini ve bakım evlerini dolaştım.
Bence ötenazi kavramıyla anılan ve toplumda haklı tepki doğuran yasayı çıkartmaya çalışan merkezi yönetimin de eski yasaya uymayan yerel yönetimlerin de Antep örneğinden alacağı çok ders var. İstenirse sokak hayvanlarını feda etmeden, onlarla insanlar arasında oluşan sinerjiyi ve simbiyotik ilişkiyi bozmadan da bu sorun yönetilebilir. Sokak hayvan nüfusu zaman içinde azaltılabilir. Onlara ölüm değil tedavi imkanı sunulabilir.
Zaten muhtemelen Antep de Türkiye’de bu konuda emsal alınabilecek tek yer değildir. Eminim başka pek çok belediye de benzeri uygulamlar yapıyor, sokaklarında gezinen hayvanların toplumsal uyumunu ve huzurunu korumak için tedbir alıyordur. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi gibi sokakta buldukları kedi ve köpekleri kısırlaştırıp, bir kısmını sahiplendirmeye çalışıyordur.
Antep’in diğer pek çok yerden farkı sanırım 70 bin metrekarelik doğal barındırma alanına sahip olmaları, şehir içindeki 252 noktaya da yem ve su bırakmaları. Geçtiğimiz Pazar bize Gaziantep Hayvanat Bahçesini ve ona 17 kilometre uzakta kurdukları barınma ve tedavi merkezini gezdiren Doğal Hayatı Koruma Daire Başkanı Celal Özsöyler’in anlattığı gibi 80 personel ve 11 aracın bu iş için kullanması, yani kaynak ayrılması önemli.
Antep’e giderseniz ve hayvan haklarını ciddiye alıyorsanız belediyenin hayvan barınağıyla ona çok yakın yerdeki özel barınağı görmeyi ihmal etmeyin derim. Ama Antep tabii ki sadece sokak hayvanlarının iyi bakıldığı bir yer demek değil. Kendine özgü bir mutfak kültürü, onun da ötesinde Zeugma’dan Panaroma’ya müzelerinde gururla yansıttıkları, hemen her dönemine ve kesitine sahip çıktıkları bir tarihi var.
Bence Antep tam bir müzeler kenti. Google taramasında müze sayısı 22 çıkıyor. Bunların şüphesiz ki en görkemlisi Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Zeugma Müzesi. 80 bin nüfuslu zengin kentten günümüze kalanlar Fırat kıyısındaki bu müthiş müzede her gün ziyarete açık. Bullalar, mozaikler ve heykeller sizi bekliyor. Bronz Mars heykelinin, Yunuslu Eros mozaiğinin, müze ve temsil ettiği uygarlıkla özdeşleşen Çingene Kızı’nın (Tanrıça Gaia’nın) estetiğine hayran kalmamak imkansız.
Panorama da en az Zeugma kadar etkileyici. Şehrin Fransızlara karşı gösterdiği direnişi hatırlatmak, başlatılan ulusal uyanışın belgelerini ve görsellerini gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla kurulmuş. Düşüncesi çok daha eskilere dayanmakla birlikte çalışmalara 2015 yılında başlanmış. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin bu projenin de gerçekleşmesinde önemli rol oynamış.
Ben Panorama Müzesini geçtiğimiz hafta sonunda projenin her anlamda mimarı olan Sıtkı Severoğlu mihmandarlığında gezdim. Çok şanslıydım, bölge ve ülke tarihi hakkında çok şey öğrendim. Siz benim kadar şanslı olmayabilirsiniz fakat isterseniz sergilenen belge, eser ve canlandırmalar hakkındaki tüm bilgilere cep telefonlarınız üstünden karekodlar vasıtasıyla ulaşabilirsiniz.
Gitmenizi önereceğim bir başka müze de Udma. Şehrin merkezinde eski bir hamam restore edilerek yapılmış, içine peynirin yapımına ve tarihine ilişkin hemen her şey konulmuş. Üstünde de belediye tarafından işletilen, makul fiyatla kahvaltı edebileceğiniz muhteşem bir restoran kurulmuş. Yemeğe ve yemek kültürüne biraz ilgisi olanlara ayrıca baharat müzesi Rayiha’yı önerebilirim.
Rayiha’ya giderseniz üstünde bir sürprizle, Antep mutfağının hakkını veren ve pek çok benzeri belediye işletmesi gibi yine Fikret Tural tarafından kurgulanmış bir restoranla karşılaşacağınızı söyleyebilirim. Ayrıca arkadaşlarım Yazar Zeynep Göğüş ile Büyükelçi Hasan Göğüş’ün kuzenleri Esra Göğüş’ün şefliğini üstlendiği Panaroma’daki sıra dışı malzemelerle dekorasyonu yapılmış Havara da aklınızda olsun derim.
2016’daki açışı sırasında ziyaret ettiğim Emine Göğüş Mutfak Müzesi de bence ihmal etmemeniz gereken yerler arasında olmalı. Kayna Sabun ve Pekmez Müzesi’ni de listenize alın derim. Antep aslında uzatılmış bir hafta sonuna sığdırılamayacak kadar zengin kültüre ve lezzetli yemeklere, gezilecek, görülecek yerlere sahip bir yer. 2015’den bu yana gastronomisiyle UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağında yer alan Antep Kebabın da lahmacunun da baklavanın da geleneksel yemeklerin de merkezi.
İlk kez gideceklere önerim MSM/Mutfak Sanatları Merkezi Restoranını, Orkide Pastanesini, Fırın’O’yu, İmam Çağdaş’ı, Güllüoğlu’nu, Koçak’ı, Katmerci Emre’yi, Akınal Gar Restoranı’nı, Senfoni’yi, Hişvahan’ı, Bulla’yı, Dukat Beyran’ı, Mutfağın Sokak Modu’nu tanımaya ve tatmaya zaman ayırmaları. Ciğer, biber ve fıstık sevenler için de sayısız lezzet noktası olduğunu bilmelerinde yarar var.
Açık hava sevenler için de kentin içi de dışı pek çok fırsat sunuyor. Ben bu kez yeni yapılan Kamil Ocak Millet Bahçesi’nden ve dünyanın dördüncü büyüğü olan hayvanat bahçesinden etkilendim. Burç Ormanı’ndaki 1000 dönümlük arazi içine doğal ortamlara ve ekolojik yaşamlara uygun inşa edilmiş hayvanat bahçesinde nerdeyse yok yok. Bir mini safari turu dahi mevcut. Yeni parklar ve mesire yerleri de yolda. Antep’de dört dörtlük bir karavan parkı bile var.
Bir kaç günlük bir kaç ziyaretle uzmanı olmasam da edindiğim izlenim Gaziantep’in son yıllarda köklü değişim geçirdiği ve bu değişimin yerel düzeyde alınan inisiyatiflerle ivme kazandığı, önceki başkanların ama özellikle Fatma Şahin’in değişime liderlik ettiği, Oya Alpay başta olmak üzere yakın çalışma arkadaşlarıyla pek çok alanda emsal yaratmayı başardığı yönünde. Umarım onların çabaları ve uygulamaları başka belediyeler kadar merkezi yönetime de örnek olur…