24 Ağustos 2016’da başlayan ve 30 Mart 2017’de sona erdiği duyurulan Fırat Kalkanı Harekatı hakkında çok şey söylendi. Başarılı bulanlar da oldu, başarısız bulanlar da. Övenler de oldu, yerenler de. Ama sanıyorum şimdiye değin çok az analiz Murat Yeşiltaş, Merve Seren ve Necdet Özçelik’in SETA için kaleme aldıkları ve geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Fırat Kalkanı Harekatı: Harekatın icrası, istikrarın tesisi ve alınan dersler” başlıklı raporun objektiflik düzeyine ulaşabildi.
Umarım bundan sonra bu ve benzeri konularda yapılacak çalışmalar da en azından aynı düzeyi tutturur, daha kapsamlı olur, daha detaylı öneriler içerir. Çünkü Türkiye’nin somut verilere dayalı sağduyulu analizlere her zamankinden çok şimdi ihtiyacı var. Tam da onların yaptığı gibi varsa hatalardan, uygulamada karşılaşılan sorunlardan ders çıkartmak, benzeri operasyonların daha az can kaybı ve daha etkin bir şekilde yapılmasını sağlamak şart.
Gönül isterdi ki bir daha bu tür operasyonlara hiç ihtiyaç duyulmasın, sorunlar barışçıl yöntemlerle ve diplomasiyle çözülsün. Fakat ne yazık ki dünya siyaseti kimsenin öznel beklentilerine göre şekillenmiyor. Barışı sağlamak, ülkenizin çıkarlarını korumak için savaşa, müdahaleye ve Fırat Kalkanı benzeri operasyonlara hazırlıklı olmanız gerekiyor. Bu yüzden de “ders çıkartmak” hayati önemde.
***
Bir köşe yazısının malum sınırları içinde böylesi bir raporun adil bir özetini vermek, hatta tüm önerilerini aktarmak bile mümkün değil. Ancak raporun sadece “derslerden” ibaret olmadığını, harekatın hazırlık aşamasına, içeriğine, cephe cephe kiminle, hangi araçlarla ve nasıl bir mücadele verildiğine, istikrarın sağlanması için neler yapıldığına ilişkin bilgiler içerdiğini de belirtmem gerek. Ayrıca raporda öneriler ve eleştiriler kadar başarılar da sayılmış.
Zaten böylesi bir operasyonun böylesi bir zamanda ve böylesi bir ortamda yapılabilmiş olması dahi kendi başına bir başarı hikayesi. Arzu edilen tüm sonuçlara ulaşılamamış olsa bile iki terör örgütüne karşı eş zamanlı bir operasyon olduğunu, her açıdan karmaşık bir ortamda gerçekleştirildiğini, örgütlerden birinin “müttefikimiz” ABD tarafından açıkça desteklendiğini unutmayalım. Tamamı 56 sayfa olan raporun doğru anlaşılması için okunmasında yarar var.
***
Önerilerine dönecek olursak kabaca üç başlık altında toplamak mümkün. İlki askeri alanda yapılması önerilenler, ikincisi diplomasi, üçüncüsüyse istihbarat. İlkinde yazarlar her şeyden önce örgüte göre bir değerlendirme yapılmasının öneminin altını çizmiş. Gerçekten de özellikle PKK’nın Suriye savaşı sırasında ve sayesinde edindiği kazanımların, aldığı desteğin kapsamlı bir analizinin yapılması şart.
Bu analiz bence sadece devlet tarafından değil düşünce kuruluşları ve akademisyenler tarafından da yapılmalı. Akademik alandaki güvenlik çalışmaları her anlamda özendirilmeli. Askeri yetkililerse “çatışma alanlarında tankların taktiksel olarak istihdam edilememesinin” yarattığı sorunlara, modernizasyona, simülasyona ilişkin raporun önerilerini dikkate alacaklardır diye düşünüyorum.
SETA raporunun diplomasiye ilişkin önerisi “stratejik esneklik”. Raporda “Diplomatik uzlaşı veya anlaşmaların FKH gibi ciddi askeri harekatları gerçekleştirmek ve yürütmekte başat şart olduğunun” görüldüğü vurgulanıyor. “Bu doğrultuda Türkiye’nin hem FKH’nın icra edildiği coğrafi alanın geleceği için hem de YPG/PKK koridorunu engelleme konusunda çıkarları birbiriyle çatışan farklı aktörlerle aynı anda çalışabilme kabiliyeti ve esnekliğine sahip olması gerektiği değerlendirilebilir” diye ilave ediliyor.
Kısacası Fırat Kalkanı Harekatı sırasındaki diplomatik uygulamanın başarısından ders çıkartılması öneriliyor. İstihbarat konusunda da özetle “Harekat süresi boyunca kurumlar arası (MİT ve Genel Kurmay) istihbarat paylaşımı ve işbirliği faaliyetlerinin gerçek zamanlı ve eyleme geçirilebilir bir nitelik sergilediğine şahit olunmuştur” deniyor. Askeri istihbaratın başarılı bir grafik çizdiği anlatılıyor. Ama istihbaratın teknolojik alt yapısının daha da güçlendirilmesi gerektiği söyleniyor…