Pek çok benzerinde olduğu gibi Suriye sorununun da bir ana ekseni ve bir de evrimi içinde ortaya çıkan türevleri var. Ana eksen belli, baskıcı bir rejim ve ona karşı çıkan gruplar arasındaki çatışma. Sorunu çözmek için yürütülen çabalar da bu eksen üstünden ilerliyor. Devletler kendini genellikle bu ana eksene göre konumlandırıyor.
Çatışmanın seyri sırasında ortaya çıkan diğer sorunlar ya da sorun yumaklarının başında ise IŞİD ve PYD/PKK geliyor. Suriye sorunu olmasaydı muhtemelen ne IŞİD’den ne de PYD/PKK’dan bahsediyor olurduk. Ana eksen askeri/siyasi boşluk yarattı, bu boşluk da El Kaide, IŞİD, PKK gibi örgütler tarafından dolduruldu.
Biz, Esad’a karşı mücadelede muhaliflerin yanında, dolayısıyla ABD, Fransa, İngiltere ve daha pek çok ülkeyle aynı cenahta, PKK’ya karşı mücadelede ise İran ve Rusya ile birlikte hareket ediyoruz. Bu bir çelişki, daha doğrusu ikilem gibi gözükse de siyasetin ve sorunun akışına uygun bir çizgi.
***
Bir yanda insani hassasiyetlerimiz, çözümün mümkünse Esad’sız olmasına ilişkin beklentilerimiz var. Diğer yanda ise PKK’ya karşı yıllardır verdiğimiz mücadelemiz, PKK’nın PYD adı altında Suriye’de önce otonom, sonra bağımsız bir devlet yaratacağına ilişkin haklı endişelerimiz.
Sorunun ana aksı söz konusu olduğunda ABD’nin pozisyonuna daha yakın duruyoruz, türevinde ise karşısında. Çünkü müttefikimiz ABD, IŞİD’e karşı mücadelesinde, Rusya ve İran’ın Suriye ve bölgedeki etkisini dengeleme teşebbüsünde PYD/PKK’ya farklı adlar takarak dayanmayı, Türkiye’nin güvenlik endişelerine karşı duyarsız kalmayı tercih ediyor.
Bizden kendi çıkar ve beklentilerimizi unutmamızı, onun anlık beklentilerine göre stratejimizi belirlememizi istiyor. Her an her şeyin değişebileceği bir siyasi zeminde edilgen olmamızı bekliyor.
Ve belli ki müttefikimiz Suriye sorununun çözümü, insani dramların aşılması konusunda da samimi değil. ABD konuları araçsallaştrıyormuş izlenimi veriyor. Bu yüzden de ana sorunun çözümünde dahi ABD’den çok Rusya’ya ve İran’a dayanmayı tercih ediyoruz. Astana ve Soçi süreçlerini BM Güvenlik Konseyi kararlarını göz ardı etmeden destekliyoruz. Aslında her iki bloğa da güvenmiyoruz ve zaten güvenmememiz de gerekiyor.
İnsani ve ahlaki açıdan sivillerin kimyasal silahlarla, varil bombalarıyla ya da başka araçlarla öldürülmesini kabullenmemiz de mümkün değil. Türkiye’nin Duma’daki katliamı yapanlara karşı tavır almaması, katliama tepki gösterecek, caydırıcı ve cezalandırıcı şekilde güç kullanacak ülkelerle -siyasi dayanışma anlamında bile olsa- birlikte hareket etmemesi de çok zor.
Fakat Türkiye’nin bir sorun için diğerini feda etmesi, Rusya Suriye’de rejimi destekliyor diye Rusya ile olan ilişkilerini gözden geçirmesi gerekli mi bence tartışmalı. Unutmayalım ki biz Rusya ve İran’la aynı kanat ve kanaatte olduğumuz için değil, bu soruna başka türlü çözüm bulunamayacağı için Astana ve Soçi’de işbirliğine gittik.
Onlar bizim nerede durduğumuzu biliyor, biz de onların. Çözüm için, ülkenin istikrara kavuşması için, insanların artık ölmemesi için bu işbirliğinin sürmesi yararlı. İşbirliğini koparttığımız zaman Suriye’de insani durum muhtemelen daha iyiye gitmeyecek. Ayrıca işbirliğinin kopmasının Suriye’de korumaya çalıştığımız çıkarlarımızı tehlikeye atacağını da dikkate almak zorundayız.
***
Türkiye bu zor ilişkiler ve dengeler ağını yönetmek durumunda. Rusya’yla da, Amerika’yla da iç içe geçmiş çıkarlarımız, çatışmalarımız, beklentilerimiz var. İran’ı ve İran ile olan mücadelesini Suriye’de de sürdürmek isteyen Suudi Arabistan’ın ve İsrail’i de dikkate almamız gerekiyor. Şimdiye değin bunu, yani dengeyi korumayı başardık, bir büyük devleti diğerine karşı çıkar ve beklentilerimizin karşılanması için “kullandık”.
NATO üyesi olmasaydık Rusya bize karşı bu denli yakın ve anlayışlı olmayabilirdi. Afrin konusunu sıradan hatırlatmalarla geçiştirmeyebilirdi. Rusya’yla Astana ve Soçi dışında hava savunması için de işbirliğine girmemiş olsaydık, Amerika’nın ilgisini bu denli çekemeyebilirdik. İlişkimiz sorunlar arasında boğulup, yönetilemez hale gelebilirdi.
Bundan sonra da dengeyi, dengeleri korumamız şart. Pazarlık tabii ki yapacağız, birine karşı diğerini elimizden geldiğince kullanacağız. Bazen birine, bazen de diğerine daha yakın duracağız. Ama umarım dünyada sanki tek bir sorun varmış gibi davranmayacağız. Bize Rusya da lazım, ABD de, İran da, başka devletler de…