24 Şubat 2022’de Rusya’nın saldırısıyla başlayan Ukrayna’daki savaş korkulanın aksine tırmanmadan, daha fazla ülke ve ittifakı içine çekmeden Avrupa ve Amerika’nın desteğiyle bugüne kadar geldi. Fakat savaş ne Rusya’ya ne de Ukrayna’ya kazanç sağladı. Rusya stratejik hedefi olan rejim değişikliğini gerçekleştiremedi, dolayısıyla da Ukrayna’nın Amerika’nın fiili etki alanın haline gelmesini engelleyemedi.
Ukrayna şimdi Amerika’ya ve Avrupa’nın geri kalanına eskisinden çok daha bağlı ve bağımlı. AB ile müzakerelere başlaması, NATO üyeliğinin konuşulması söz konusu. Rusya kontrolü altında tuttuğu topraklar üstündeki hakimiyetini perçinlese de sonuçta kaybeden kendisi olacak. Askeri zaafiyetlerinin ortaya çıkmasının yaratacağı etki ve ağırlık kaybının bedelini şu veya bu şekilde ödeyecek.
Savaşı Ukrayna başlatmasa da sürdürmesinin yararı kalmadı. AB ve ABD’nin desteğinin en yoğun olduğu, Rusya’nın kendini toparlamakta zorlandığı zamanlarda püskürtemediği işgali bundan sonra püskürtmesi, bırakın 2014 öncesi statükoya geri dönmeyi iki yıl öncesine geri dönmesi bile imkansıza yakın. Çünkü bir yandan Rusya kendini toparlıyor, öte yandan AB ve ABD’nin sabrı tükeniyor.
Ukraynalı mültecilere en çok kucak açan Polonya’da dahi siyasetin gündeminde Polonya’nın Ukraynalılaşması var. Uçlarda dolaşan ve bu konuyu işleyen Konfederacja’nın Ekim seçimlerinde 1.5 milyon seçmenden oy alması boşuna değil. Slovakya’nın yeni Başbakanı Fico da göreve artık Ukrayna’ya yardım yok diyerek başladı. Eurobarometre ölçümleri ise pek çok AB ülkesinde halkın Ukrayna sorunundan bıktığını gösteriyor.
Susi Dennisom ve Pawel Zerka’nın Foreign Affairs’de yazdığına göre başka ölçümler de bu bıkkınlığı teyid eder nitelikte. Ukrayna’ya olan destek oransal olarak azalırken savaşın sorumlusunun Rusya olduğuna ilişkin bakış da değişiyor. Ukrayna’nın kaybettiği toprakları geri alması gerektiğini düşünenlerin oranında da İtalya, Almanya gibi ülkelerde ciddi düşüş var. İnsanlar bu savaşı da diğerleri gibi bir savaş olarak görüyor.
Amerika ise zaten epeydir bıkkın. Kendi seçtikleri Temsilciler Meclisi Başkanını Biden Yönetimi ile işbirliği yapıp Ukrayna’ya kaynak ayırıyor diye suçlayıp görevinden ayrılmaya zorlayan Cumhuriyetçiler yeni bir yardım paketine karşı. Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’nin son Washington ziyareti çok işe yaramamış olmalı ki yeni yardım paketi tartışması halen sürmekte. Savaşın başında bu yana verilen yaklaşık 100 milyar dolarlık destek yeter denmekte.
Biden Yönetimi görevde kaldığı sürece Rusya’yı Ukrayna’da yorup yıpratma stratejisinden vaz geçer mi bilinmez ama kaynak yaratmakta giderek daha fazla zorlanacağı kesin. İsrail’in Gazze savaşının Amerika’yı, daha doğrusu yönetimini mali kaynak yaratma anlamında güç durumda bıraktığı bir başka gerçek. Seçim sathına girildiği ve Trump ya da bir türevine karşı mücadele edileceği aylarda Ukrayna’ya ayrılacak yardımın iyice kısılması sürpriz olmaz
Tüm bu nedenlerle Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Macaristan ziyaretinde söylediğinin ötesine geçerek, kimsenin kendisinden talep etmesini beklemeden İstanbul sürecini yeniden canlandırmak için taraflarla görüşmelere başlamasında yarar olabilir. Belli ki savaş herkesi yordu. Daha fazla yorulmadan, kazayla da olsa tırmanma olmadan savaşın sonunu getirecek, tüm taraflara bir şeyler kazandığını hissettirecek inisiyatiflerin geliştirilmesinin zamanı geldi.
İstenirse Ukrayna AB üyeliği yolunda ilerlerken, NATO üyesi olamayacağının garantisi Rusya’ya sunulabilir. Kıbrıs’ın AB’ye katılımı sırasında benimsenen Ek Protokol çözümü Ukrayna’nın bölünmüşlüğünün hukuki inkarını sağlarken fiili kopuşu tescil edebilir. Rusya ABD ve NATO ile iki yıl önce yazdığı “mektuplar” çerçevesinde müzakereye başlayabilir. Biden da tarihe savaşın sonunu getiren ABD başkanı olarak yazılır, sağlığı elverirse ikinci kez başkan seçilme şansı artar.
AB de kendi içinde böylesi önemli bir stratejik konuda bölünmez. Hollanda, Slovakya ve daha pek çok ülkede giderek belirginleşen, siyasi nitelik kazanan bıkkınlığın sonuçlarına katlanmak zorunda kalmaz.
Rusya ile ilişkilerini tamir, zararlarını tazmin etmenin imkanlarını araştırır. Almanya başta olmak üzere belli başlı ülkelerinde aşırı sağın güçlenmesinin zemini zayıflatılır. Petrol, gaz ve biraz da tahıl fiyatlarının artmasının tetiklediği geçim sıkıntısı krizinin aşılması sağlanır.
Türkiye de barış yapıcı, arabulucu rolünü pekiştirir, dünya siyasetindeki ağırlığını arttırır. Hepsinden önemlisi de iki arada kalmaktan, savaşın sürmesi halinde gelecek yeni baskılardan, Rusya ile işbirliği yaptığı suçlamasından, vatandaşlarının yaptırımlara konu olmasından kurtulur. Amerika-Türkiye ilişkiler envanterindeki bir sorun daha ortadan kalkmış olur…