Donald Trump başkanlığı sürprizlerle başladı. Bir hafta içinde hem dünyadaki hem de kendi ülkesindeki makul insanları karşısına almayı başardı. Uygulamaya koyduğu vize rejimiyle ne kadar ayrımcı ve ırkçı olduğunu herkese gösterdi. Sınıra inşa etmeyi düşündüğü duvar sayesinde Meksika ile ilişkilerini kopma noktasına getirdi. AB’ye atayacağı büyükelçi ise daha atanmadan reaksiyon doğurdu.
Görünen o ki Trump, dünya siyasetine ve var olduğu kadarıyla düzenine tahminlerin çok ötesinde zarar verecek. Fırsatını bulursa Kudüs meselesini kaşıyacak, NATO’da yük paylaşımı kisvesi altında istikrarsızlık yaratacak, AB’nin bir ticaret bloğu olarak yıkılması için elinden geleni yapacak. Suriye konusunda ne edeceği, bizi doğrudan ilgilendiren sorunlarda nasıl bir tutum takınacağı ise henüz meçhul.
***
Ancak Suudi Arabistan ile güvenli bölge konuşurken Türkiye ile konuşmuyor olması düşündürücü. Umarız Trump ve yakın çevresinin aklında Türkiye’nin çıkar ve beklentilerini dışlayan bir formül yoktur. Ya da Moskova ve Astana buluşmalarıyla ivme kazanan Suriye barış sürecini öldürmeyi, yerine kaosu hakim kılmayı hayal etmiyordur. Rusya’ya rağmen Suriye’de güvenli bölge kurmayı tasarlamıyordur.
Ama neyse ki Trump siyasette acemi. Henüz meşruiyetin sadece seçim sandığından çıkan oy olmadığını, her gün yeniden üretilmek zorunda olduğunu kavrayamadı. Ülkesini en bildiği şekilde, yani şirketi gibi yönetmek istiyor ve yönetim tarzı tepki doğuruyor. Kuzey batıdaki Washington eyaletinin Valisi Jay Inslee ve Başsavcısı Bob Ferguson, Trump’ın yedi ülke vatandaşına koyduğu ülkeye giriş yasağının yanlış ve yasa dışı olduğunu açıkladı.
Sivil toplum örgütleri, belli başlı büyük şirketler, başka eyaletlerin yöneticileri de getirilen yasağa karşı. New York ve Massachusetts eyaletlerinde mahkemeler yasak yüzünden sınır dışı edilmek istenen pek çok insana sahip çıktı. Hukukçular bildiriler yayımladı. Havaalanlarında gösteriler düzenlendi. Eski Başkan Obama, Amerikan sisteminde pek adet olmadığı halde halefini eleştirdi.
BBC’ye göre görevde bulunan “düzinelerce Amerikalı diplomat” seyahat yasağının Amerika’yı daha güvenli hale getirmediğine, Müslüman dünyaya yanlış mesajlar verdiğine ilişkin bir ortak metin üstünde çalışıyor. Onlar belli ki herkesin görebildiği ama Trump ve yakın çevresinin göremediği bir gerçeğin altını çiziyor, ‘bu politika Amerika’nın çıkarlarını zedeler’ diyor.
Washington Post, pazartesi günü Trump’ın seyahat kısıtlaması kararının partisi ve yönetimi içinde de ciddi sıkıntılara neden olduğunu yazdı. Haberler Savunma Bakanı James Mattis ve İç Güvenlik Bakanı John Kelly’nin böylesi bir kararın alınması sırasında kendilerine danışılmamasından rahatsız olduğu yönünde.
Yine Washington Post’a göre Beyaz Saray’da da rahatsızlık had safhada. Yasaklama kararının kimseye danışılmadan Baş Stratejist ve tabii ki aşırı sağcı Steve Bannon ile Kıdemli Danışman Stephen Miller tarafından hazırlandığı, Başkan’ın önüne konduğu söyleniyor. Gazeteye yansıyan dedikodular pek çoklarının bu süreçten dışlandığı şeklinde.
***
Trump’a tepkiler sadece içeriden değil. Dışarıdan da tepkiler yağıyor. Birleşik Krallık’ta insanlar imza topluyor, AB yetkilileri Trump’ın kararlarını ve politikalarını açıkça eleştiriyor. Yasağın uygulandığı ülkelerden de mutedil olmakla birlikte reaksiyonlar var. Irak parlamentosu hükümetine mütekabiliyet talebinde bulundu. İslam Konferansı Örgütü, kararın yeniden gözden geçirilmesi çağrısı yaptı. Başbakan Binali Yıldırım da duvarlar örmenin çözüm olmadığını söyledi.
Şimdilik hiçbir devlet ABD’yi doğrudan karşısına almak istemiyor. Beklenen popülizmin sona ermesi, Amerikan siyasetine aklın, sağduyunun hakim olması. Kararnamenin doğurduğu insani ve siyasi sonucun doğrudan muhatabı İran Cumhurbaşkanı Ruhani bile 28 Ocak’ta paylaştığı bir sosyal medya mesajında Berlin Duvarı’na atıfla “Komşu kültürlere yardımcı olalım, duvarlar örmeyelim” diyor. Ancak sabırlar da tükeniyor…