Ödünç ve kirayla vekalet savaşı…

Mensur Akgün

Ukrayna’daki savaş her geçen gün yeni bir nitelik kazanmaya, dünya barışı için her geçen gün daha da tehlikeli olmaya devam ediyor. Son günlerin tek olumlu gelişmesi Putin’in 9 Nisan Pazartesi günü yaptığı Zafer Günü konuşmasında tırmanma potansiyeline ilişkin açıklama yapmaması, tarihle bugünü karşılaştırırken nükleer silahlardan veya dünya savaşından söz etmemesiydi.

Umarım karşı taraftan bakanlar, özellikle de gelişmeleri Washington’dan şekillendirmeye çalışanlar bunu bir zafiyet belirtisi olarak görüp sabır sınırlarını zorlayacak yeni bir adım atmazlar. Çünkü yaptıkları açıklamalar, basına sızdırdıkları bilgiler, Ukrayna’ya verdikleri yardımlar sınırları zorluyor, New York Times editörleri bile dünkü haberler analizlerinden anlaşıldığı üzere Biden yönetiminin tavrından rahatsızlık duyuyor.

Onların da yazdığı gibi başlangıçta savunma silahları verilirken artık saldırı silahlarının verilmesi, Karadeniz’deki amiral gemilerinin ve cephede hedef alınan generallerin sağladıkları anlık istihbaratla batırıldığının, öldürüldüğünün basına aktarılması, hepsinden önemlisi de İkinci Dünya Savaşı’ndaki uygulamaya benzer bir Ödünç Verme ve Kiralama Yasası’nın çıkartılması gerilimin yükselme, savaşın en azından bölgeselleşme olasılığını arttırıyor.

Savaş artık bariz bir şekilde Ukrayna-Rusya savaşı olmaktan çıktı, Vietnam’daki gibi Amerika’nın savaşı haline geldi. ABD Savunma Bakanı hedeflerinin Rusya’yı Ukrayna’da yormak ve zayıflatmak olduğunu dahi açıkladı. İnisiyatif de büyük ölçüde Rusya’dan Amerika’ya geçti. Rusya askeri ve siyasi hedeflerine ulaşsa veya ulaştığını ilan etse de ateşkesin olabilmesi artık çok daha zor.

“Batılı” askeri uzmanlar yakında taktik nükleer silahların kullanılabileceğine inanıyor. Karşılığın hemen ve yine aynı düzeyde verilmesi gerektiğini iddia edenlerin sayısı da hiç az değil. Bu da aslında Avrupa’da bir nükleer savaş ve aynı zamanda yakın çevredeki herkes için nükleer yıkım demek. Sınırlanabileceğinin ise hiçbir garantisi yok. Zaten sınırlanırsa da Avrupa kıtasıyla sınırlanacak, nükleer silahlar “sadece cephede” kullanılacak.

Yani silahların sahibi Rusya ve Amerika fazla etkilenmeyecek, savaş bir NATO üyesine sıçrayıp bizi taraf olmaya zorlamadığı durumda dahi radyasyondan kuşaklar boyunca nasibimizi almış olacağız. Kanser vakaları şiddetli bir tırmanış trendine girecek, Karadeniz bölgesinde yetişen fındık, çay başta olmak üzere çoğu mahsul yenemez, tüketilemez hale gelecek, yeni ve köklü bir ekonomik çöküş yaşayacağız.

Enerji fiyatlarının durdurulamaz artışından, tahıl üretimin azalmasının getireceği kıtlık ve açlıktan da ayrıca doğrudan ve dolaylı olarak etkileneceğiz. Bana kalırsa Macron ve Scholz’un Avrupa’nın siyasi geleceğinden, Ukrayna’nın nereye üye yapılacağından ziyade bu savaşın durmaması halinde dünyanın ne olacağıyla ilgilenmeleri gerekiyor.

Pazartesi günü Macron tarafından açıklanan paralel Avrupa Birliği, daha doğrusu yeni bir Avrupa siyasi topluluğu yaratma fikri ne yazık ki var olan hiçbir soruna çare değil. Bu “proje” ne AB’nin ABD’den otonom hareket etmesini, ne de Ukrayna’nın NATO ve ABD yerine AB’yle kuracağı imtiyazlı ortaklık vasıtasıyla kendini güvende hissetmesini sağlar. Olsa olsa kuzeyin Barselona süreci olur, belki biraz istikrar, biraz da ekonomik kalkınma getirir.

Ancak savaşı bitirmez, Rusya’nın ve Ukrayna’nın kendini güvende hissetmesini sağlamaz. ABD’yi niyetinden vazgeçirmez. AB’nin, özellikle de Fransa ve Almanya gibi belli başlı üyelerinin kendilerini yaptırım histerisinden ve caydırıcılığın tırmandırıcı mantığından kurtarıp bölgelerinde barışı tesis etmek için çalışmasında yarar var. Türkiye’nin de kendi içinde ve başkalarıyla yaşadığı tüm sorunlara rağmen bu iki ülkeyle işbirliği ve diyalogda olmasında.

Unutmayalım ki savaşın şakası yok, her an kontrolden çıkabilir, hepimizi daha da derinden sarsacak sonuçlar doğurabilir. Amerika şaka havasında, tarihi bir jeopolitik fırsat yakaladığı düşüncesinde. Bu savaş sayesinde hem Rusya’yı yormayı, hem de Avrupa’yı kontrol altında tutmayı planlıyor. Nükleer bir çatışma çıkması halinde de galiba onu cepheyle sınırlayabileceğine inanıyor. Ama belli ki bizleri, bu bölgenin insanlarını pek düşünmüyor…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (8)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.