Hamas, Gazze’deki diğer örgütlerin de desteğiyle Cumartesi günü itibarıyla özellikle sivilleri hedef alan büyük bir şiddet kampanyası başlattı. Buna İsrail’in tepkisi tabii ki gecikmedi. Her iki taraftan da sayıları binleri geçen insan öldü. Savaş suçları, insanlığa karşı suçlar işlendi. Bundan sonra da işleneceğe, şimdi de İsrail sivil asker ayrımını çok fazla gözetmeyeceğe benzer.
Her savaşın olduğu gibi bu savaşın da özel ve genel nedenleri var. Genel nedeni 100 yılı aşkın süredir çözülemeyen Filistin sorunu. Filistinlilerin gördüğü mezalim, haklarının sürekli ellerinden alınması, evlerinin yıkılması, göçe ve yoksunluğa mahkûm edilmesi. Buna BM’in çaresizliğini, Batı dünyasının vurdumduymazlığını da dahil edebiliriz.
Özel nedeniyse tartışmalı. Hamas kutsal yerlerin statüsü konusundaki hassasiyetiyle bu son saldırısını meşrulaştırmaya çalışırken, sorumluluğu Netanyahu’ya yükleyenler de var. Kimileri iki devletli çözümün parametrelerini yok etmesine, kimileri kendi derdine düşüp ülkesini ve insanlarını unutmasını gerekçe gösteriyor. Bazıları ise Mossad’ın Netanyahu’ya oyun oynadığını düşünüyor.
Bana daha makul gelen açıklama ise İran’a dayananı. Çünkü her şeyden önce böylesi bir saldırının Filistin davasına hizmet etmesi, bırakın Hamas’ın özlediği gibi İsrail’in haritadan silinmesini bir yana, İsrail’i yenerek iki devletli çözümün başta BM Güvenlik Konseyi’nin 1967’de aldığı 242 sayılı kararı olmak üzere uluslararası toplum tarafından kabul edilen iki devletli çözüm parametrelerini kabul etmeye zorlaması dahi mümkün değil.
Bundan önceki savaşlarda olduğu gibi İsrail bu savaştan da çok olasıdır ki galip çıkacak, Filistinliler haklarından ve mülklerinden daha da fazla mahrum kalacak. İsrail ve onun anlatısını destekleyecek dünyanın güçlü ülkeleri iki devletli çözümden daha da fazla uzaklaşacak. 1967 sınırları önemini daha da kaybedecek. Ve tabii ki bu arada yine binlerce Filistinli ölecek, yaralanacak ve yerinden-yurdundan olacak.
Savaş olsa olsa İran’ın çıkarlarına hizmet edecek. Suudi Arabistan ile İsrail’in yakınlaşması, kendisine karşı bir büyük bir cephenin oluşması engellenecek. İsrail’e ders verilecek, İran’nın vekilleri vasıtasıyla bölge dengelerini etkileyebileceği dünyaya gösterilecek. Tırmanması halinde de İran’ın bölgesel etkisi ve ağırlığı artacak. Zaten şimdiden Suudi-İsrail yakınlaşması askıya alındı. Netanyahu’nun planlanan Türkiye ziyareti de imkânsız hale geldi.
Muhtemelen savaşın büyümemesi, bölgeselleşmemesi için İran’ın oynadığı rol Amerikalı yetkililer tarafından hafifletilmeye, teşvikten desteğe çekilmeye çalışılıyor. Belki de İran’ın dediği gibi Hamas kendi kararlarını gerçekten kendisi veriyor. Ama sonuç değişmiyor. Savaş Filistinlilerden ziyade İran’ın çıkarlarına hizmet ediyor, 40 küsur kilometrelik küçük bir sahil şeridine sıkışmış insanların neredeyse tamamının hayatını tehlikeye sokuyor.
Bana kalırsa Türkiye’nin yapması gereken şu an yaptığına devam etmek, soruna barışçıl çözüm bulmak, insan kayıplarını minimumda tutmak için çalışmak olmalı. Ne İsrail’in yıllardır yaptıklarını savunmak, bugün karşımızda olan sorunun derindeki sebebinin bu politikalardan kaynaklanmadığını söylemek, ne de Hamas’ın insanlık dışı saldırısını siyasi nedenlerle kabullenmek mümkün.
Çözüm soruna duygusal nedenlerle taraf olarak değil üstünden bakarak ve tırmanmanın kimin işine geleceğini dikkate alarak bulunabilir. Fakat yanlış anlaşılmasın Hamas’ın saldırısı İran tarafından planlanmış ve uygulanmış olsa bile bu bizim Tahran’a karşı hasmane bir tutum takınmamızı gerektirmez, sadece onun istediği ve beklediği tepkileri göstermememizi, kendi çıkarlarımızı kendimizin tanımlamasını gerektirir…