Geleceği kurmak için…

Mensur Akgün

Türkiye ardı ardına gelen iki büyük depremle sarsıldı. Onbinlerce insan yaralandı, muhtemelen bir o kadarı hayatını kaybetti. Milyonlarcasında derin, tedavisi zor psikolojik travmalar oluştu. Evler, yollar çöktü. Şehirler yaşanmaz, havalanları, limanlar, okullar, hastaneler kullanılmaz hale geldi. Depremin vurduğu bölgenin ekonomisi işlevsizleşti.

Felaketin büyüklüğü arama-kurtarma faaliyetlerinde aksaklıklara, yardımların dağıtılmasında sıkıntılara neden oldu. Tuvalet, hijyen gibi temel ihtiyaçların karşılanması için yeterince tedbir alınamadı. Kolluk kuvvetleri yağmacıları belli ki önleyemedi. Evler, eczaneler, süpermarketler yağmalandı.

Yağma sırasında yakalandığı iddia edilen insanlar da kameralar önünde yetkisi olmayan kişilerce, yasal olmayan şekillerde cezalandırıldı. Söylendiğine göre bazı yerlerde çatışmalar çıktı, çatışmalar ve türeyen sokak çeteleri arama-kurtarma faaliyetlerinin zaman zaman askıya alınmasına yol açtı.

Ancak devleti ve sivil toplumuyla, madencisi ve itfaiyecisiyle Türkiye ve onun yardımına koşan ülkelerin arama-kurtarma ekipleri zamana karşı yarıştı. Müthiş bir dayanışma ve yardımlaşma sergilendi.İmkansız denen yerlerden güzel haberler almamızı sağladı. Kimimiz enkaz başında, kimimiz ekran başında sevindik, sevinçten ağladık.

Kurtarılan bebekler, aktarılan anektodlar umudumuz oldu. Keşke daha önce ve daha etkili müdahale edilebilse, keşke daha çok insanın hayatı kurtarılabilseydi. Hepsinden önemlisi de merkezi idare ve yerel yönetimler keşke daha çok tedbir alsaydı da bu kadar can ve mal kaybı olmasaydı.

Belediyeler yıkılması mukadder yapılara iskan müsadesi vermeseydi. İnşa ve iskan için gerekli olan imzalar hakkı verilerek atılsaydı. Şimdiki ve önceki hiç bir iktidar imar affı çıkartmasaydı, kaçak yapılaşmaya göz yummasaydı. Uzmanların uyarıları dikkate alınsa, yasal düzenlemeler fırsatçılık, kâr, rant yerine sağlamlılığı, planlamayı önceleseydi.

Keşke listesini uzatmak, içine müteahhitleri, mühendisleri, mimarları, jeologları, hatta mecburiyetten ya da başka nedenden dahi olsa o evlerde oturan insanları katmak mümkün. Ama gidenleri geri getirmek mümkün değil. Onların haklarını umuyorum bir yandan siyaset, diğer yandan adalet arayacak.
Yıkılan, zarar gören yerler de inanıyorum ki en kısa sürede yeniden inşa edilecek. Yaşanan bu büyük felaketten dersler çıkartılacak, başta İstanbul olmak üzere deprem kuşakları üstündeki şehirlerin, kasabaların, köylerin böylesine şiddetli sarsıntılara dayanaklı hale getirilmesi için elden ne geliyorsa yapılacak.

Karşımızdaki meydan okuma çok büyük. Gerçekçi planların icrasını, ciddi kaynakların yaratılmasını, salgınla, savaşla ve ortodoks olmayan politikalarla zaten yeterince sarsıntı geçiren ekonominin ayakları üstüne oturtulmasını, Dünya Bankası kredilerinden, AB ve ABD fonları başta olmak üzere bulunabilecek tüm imkanlardan faydalanılmasını gerektiriyor.

Hamaset ve anlık tepkilerle bu sürecin yönetilmesi olanaksız. Alınan her kararın doğuracağı her sonucun önceden düşünülmesi, tartışılması, hataların tekrarlanmaması, değişen koşullarla uyumlu hareket edilmesi şart. Mesela yurtlar için üniversiteleri çevrimiçi derse sevk etmek gibi tasarrufların toplumsal maliyeti önceden hesaplanmalı, hesaplanamayanlar yeniden masaya yatırılmalı.

Uluslararası dayanışmanın yarattığı fırsatlardan da yararlanılmalı. Yunanistan ve İsrail Dışişleri Bakanları’nın destek ziyaretleri ve sağladıkları yardım, Ermenistan insani yardımının 1993’den bu yana kapalı olan Alican kapısından geçişi, Suriye’yle görüşmeler ve iki sınır kapısının açılması, bu ülkelerle olan ilişkilerin iyileşmesine, daha da normalleşmesine vesile olmalı.

Bir de sadece ana akım siyasetçiler değil aklı başında hiç kimse kendini provokasyonlara, sosyal ya da normal medya yönelendirmelerine kaptırmamalı. Suriyelilerden günah keçisi çıkartmak isteyenlerlere, İsrail arama-kurtarma ekibi gitti diye sevinenlere, Amerika’nın bizi işgal etmeye geldiğini iddia edenlere prim vermemeli.

Daha önce yazdığım gibi yardımımıza koşan ülkeleri de, sivil toplum örgütlerini de bırakalım rahat çalışsınlar. Onları takdir edelim, verdikleri katkılara müteşekkir olalım. Daha çok insanı tedavi etsinler, bölgenin yeniden inşası için sorumluluk alsınlar. Unutmayalım ki bu felaketin yönetiminde, etkilerinin azaltılmasında bir başarı sağlanacaksa hep birlikte sağlanacak. O da Türkiye’nin hanesine yazılacak.

Ayrıca iktidar kadar muhalefetin de sağduyulu davranması ve bence emsal yaratması şart. İktidarı tabii ki eleştirsinler fakat ellerindeki belediyelerle yapı stoku da çıkartsınlar. İBB’nin ilçe bazında zemin etüdü üstünden yaptırdığı çalışmayı hem ülke çapında yaygınlaştırsınlar, hem de riskli konutları, işyerlerini talebe bağlı olmadan dolaşıp depreme uygun mu değil mi diye baksınlar. Çabalarını arama-kurtarma, yardım ve eleştiriyle sınırlamasınlar…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.