Foreign Affairs, ABD’nin, hatta dünyanın en eski düşünce kuruluşlarından Council on Foreign Relations’ın iki ayda bir yayınlanan dergisinin adı. George Kennan’ın Soğuk Savaş’ı, daha doğrusu çevreleme politikasını başlatan ünlü “X Article”ı da, Samuel Huntington’un medeniyetlerin çatışacağını müjdeleyen “The Clash of Civilizations”u da zamanında bu dergide yayınlandı.
Yeni Başkan Joe Biden dahil aklınıza dünya politikası hakkında söyleyecek sözü olan kim varsa yolu bir şekilde Foreign Affairs’in sayfalarından geçti. Yanlış hatırlamıyorsam 2009’dan bu yana da web adresi üstünden “The Latest” başlığı altında daha kısa ama yine etkili makaleler yayınlıyor.
Foreign Affairs’e yazanlarının çağrıları, politika önerileri her zaman siyasete yansımasa da dikkate alınıyor. Gidişattan memnun olunmadığı, bir önceki yönetimin icraatlarının genel anlamıyla benimsenmediği, Amerika’nın stratejik yönelimlerinin değişmesi için fırsatlar arandığı dönemlerde ise bu ve benzeri yerlerde yayınlanan önerilerin hayata geçme, politikaya dönüşme şansı daha fazla oluyor.
***
Bu yüzden Amerika’nın Suriye’deki son büyükelçisi Robert Ford’un Foreign Affairs için kaleme aldığı Suriye’deki ABD Stratejisi Çöktü (U.S. Strategy in Syria Has Failed) yazısı bizim için önem taşıyor. Çünkü Ford orada bir ayağıyla PYD’ye dayanan, diğeriyle Suriye rejimini baskı altında tutmaya çalışan stratejinin başarıya ulaşmadığını, bu stratejinin sürdürülmesi için Amerikalıların verdiği vergilerden daha uzun yıllar büyük meblağlar harcanması gerektiğini söylüyor.
Ford, eğer amaç IŞİD’in yeniden tehdit oluşturmasını önlemekse bu işi bizden iyi Rusya ve Türkiye yapar diyor. Değişikliğe Washington’da karşı çıkacaklar olduğunu biliyor ve bu nedenle Amerika’nın misyonun PYD’yi korumak olmadığının altını çiziyor. İran ve Rusya’nın Suriye’ye yeni gelmediğini, çıkmalarının sağlanmasının da PYD’ye destekle mümkün olmayacağını örneklerle anlatıyor.
Onun amacı Amerika-Türkiye ilişkilerinin iyileşmesine, normalleşmesine katkıda bulunmak değil. Yazısında Türkiye, Rusya gibi tercihten çok mecburiyet olarak geçiyor. Ancak önerdiği politikanın uygulamaya konması halinde iyileşmenin kaçınılmaz olacağını, Rusya ile yapılacak Suriye pazarlığının üstümüzdeki S-400 baskısını hafifleteceğini varsayabiliriz.
Ayrıca, önerileri Brett McGurk ya da bir başka yönetim mensubunun algı ağına takılıp gerçekleşmese dahi fikirleri ve verileri bize kullanabileceğimiz argümanlar sağlamaya aday. Unutmayalım ki, eski bir büyükelçiden, önemli bir kanaat önderinin tespitlerinden söz ediyoruz ve bunların başında da PYD yönetiminden yerel halkın memnun olmadığı, Amerika’nın bu bölgedeki askeri varlığının onları Türkiye, İran, Suriye baskısından kurtaramayacağı geliyor.
***
Ford, PYD-PKK bağlantısından söz etmemiş, sadece Türkiye’nin PYD’ye bakışını detaya girmeden özetlemiş. Fakat Ankara isterse Washington’daki yeni yönetime bu konuyu açabilir, iki örgüt arasındaki organik ilişkiden bahsedebilir. Nasılsa onlar bir şekilde S-400’lerle müttefiklik ilişkisini, NATO’nun hasmı olduğu söylenen Rusya’dan böylesine teknolojik bir silah almanın ittifak bağıyla ve ruhuyla bağdaşmadığını gündeme getireceklerdir.
Belki biz de, bizi temsil edenler de o zaman müttefiklikle müttefiğine yıllardır zarar veren, güvenliğini tehlikeye atan bir terör örgütüne destek vermenin bağdaşmadığını anlatır, “sizden Patriot istedik de vermediniz” diyeceğimize, S-400’lerle Amerika’nın Suriye politikası arasında bağlantı ve denge kurarız. Kim bilir belki de bunları konuşmaya, pazarlık etmeye hiç gerek kalmaz, yeni yönetim eski büyükelçisini dinler ve bu ülkedeki askeri varlığını çekmek için teşebbüse geçer, bizimle ve Rusya ile pazarlığa oturur.
O şartlar altında da yapmamız gereken sanırım Ford’un “PYD Rusya kontrolüne bırakılsın” önerisini yumuşatmaya çalışmak, Rusya ile konuşmak, PYD varlığının Suriye devleti içinde erimesini sağlamak amacıyla Cenevre sürecinden muhtemelen farklı bir çözüm yöntemini hayata geçirmek için diplomatik ve siyasi çaba harcamak olur. Doğal olarak daha yaratıcı çözümler üretmek de mümkün. Ama onlara siyasi atmosfer müsait mi emin değilim…