Dünyanın ne dediği yine de önemli

Mensur Akgün

Darbe teşebbüsü karşısında Türkiye sivil toplumu, siyaseti ve basınıyla tarihi bir sınavı başarıyla geçti. Herkes demokrasiyi katletmek isteyenler karşısında birlik oldu ve tepki gösterdi. Sokaklara dökülen insanlar kahramanca bir direniş sergiledi. Dünyadan da tepkiler geldi. Ancak pek çok müttefikimiz müttefiklikten anladığımız dayanışmayı göstermedi. Darbeyi kimi kerhen lanetledi, kimi de lanetlemekte geç kaldı.

Darbe teşebbüsünün başarısızlığa uğraması sonrasında gösterilen reaksiyonlar da genelde yetersiz, hatta bazen Zaytung şakalarını aratmayacak ironideydi. AB’nin dış politikasından sorumlu Mogherini Brüksel’de yaptığı açıklamada idam cezasının geri getirilmesi tartışmasını en önemli gündem maddesi haline getirerek bin yıl sonrasına üyelik randevusu verilmiş bir ülkeyi üyelik sürecinin biteceğiyle tehdit etmekteydi.

***

Üstelik Mogherini bu açıklamayı yaparken yanında idam cezasını bol bol uygulayan bir devletin Dışişleri Bakanı, yani Kerry varken yaptı. Evet, Mogheri’nin söyledikleri doğruydu. Türkiye zamanında imzaladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6 ve 13 numaralı protokollerini ihmal ederek idam cezasını uygulamaya kalkarsa gerçekten de AB üyesi olmaz, başı da Avrupa Konseyi ile belaya girerdi. Üstelik idam insani açıdan kabul edilmesi mümkün olmayan, caydırıcılığı tartışmalı bir cezaydı. Fakat bu, o günün konusu değildi. İki bakanın asıl üstünde durması gereken şey Türkiye demokrasisinin atlattığı badire olmalıydı.

Mogherini ve Kerry Türkiye’ye geçmiş olsun demekten ziyade uyarıda bulunmayı tercih etmiş, Türkiye’yi demokrasi ve insan hakları konusunda cesaretlendireceğine akıllara başka soruların gelmesine neden olmuştu. Kerry başka bir yerde Türkiye’nin NATO üyeliğinden -böyle bir mekanizma olmasa da- atılabileceğini bile ima etmişti. Neyse ki sonradan yapılan açıklamalar, Obama’nın Erdoğan’ı araması ve diğer AB liderlerinin gösterdiği demokrasi dayanışması Türkiye’nin, daha doğrusu iktidar bloğunun müttefikleri hakkındaki düşüncelerinin değişmesine yol açtı.

Ancak müttefiklerinin Türkiye hakkında düşüncelerinin değiştiğini, insan hakları ve demokrasisinin gidişatı konusundaki kaygılarının bittiğini söylemek zor. Dünyadaki Türkiye imajı verdiği demokrasi mücadelesine rağmen olumsuz. Türkiye’nin siyasi ve ekonomik istikrarı için bu algıyı değiştirmesi, özellikle de çarşamba akşamı başlattığı olağanüstü hal uygulamasından sonra daha da gerekli. Nihayetinde boşlukta yaşamıyoruz. Dünya siyaset sahnesinde yer alıyoruz; etkimiz bize atfedilen kadar.

Ne NATO’dan çıkabiliriz, ne de Avrupa Konseyi ile ilişkilerimizi kopartıp herkesi karşımıza alabiliriz. Niyetlerinin iyi ya da kötü olması, bizi değil de bizden gelecek mültecileri düşünüyor olmaları onlarla işbirliği yapmamız gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Gülen’in iadesini istiyorsak da, Suriye’den gelebilecek tehditler karşısında yalnız kalmamak için de işbirliği yapmak zorundayız. Kaldı ki talep ettikleri demokrasi ve temel insan haklarına uyum da onların değil bizim işimize yarayacak. Türkiye de zaten Anayasa’sına uygun hareket etmiş olacak.

***

Unutmayalım ki, Anayasa’mızın 15. Maddesi savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde milletlerarası yükümlülüklerin, yani imzacısı olduğumuz 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere insan haklarına ilişkin tüm yükümlülüklerin ihlal edilmeden temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulabileceği söylüyor. Aynı maddenin ikinci paragrafında da yaşam hakkının korunacağı, işkence ve kötü muameleden muaf olunacağı, suç ve cezaların geçmişe yürütülmeyeceği, mahkeme karar verene kadar kimsenin suçlu sayılmayacağı güvencesi veriliyor.

Umarız Türkiye kendine de, dünyaya da temel hak ve hürriyetler konusunda en azından Anayasa’sına uygun hareket edeceğini gösterir, mesela seyahat hakkının kısıtlanmasının hukuki gerekçelerini açıklayabilir. Tüm dekanların birden neden görevden alındığını bizleri arayıp soran dünyanın belli başlı gazetecilerine anlatabilir. Türkiye’yi sarıp sarmalamış ve belli ki her yanına sızmış cemaat yapılanmasıyla mücadele ederken hukukun sınırları içinde kalır. Gözaltında kötü muamele gibi geçmişte kalmış sorunlarını hortlatmaz. İktidar verdiği sözleri yerine getirir…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.