Economist dergisinin bu haftaki Amerika baskısının kapağında buzlar içinde kalmış bir Avrupa haritası var. Derginin başlığı da “donmuş” ama belli ki sadece soğuktan ve enerji krizinden değil oyun dışı kalmaktan da donup kalmış, atalete uğramış bir Avrupa’ya atfen seçilmiş bir başlık bu. Zaten alt başlık da geride bırakılmışlıktan söz ediyor.
Ayrıca derginin konuya ilişkin başyazısında Avrupa’nın enerji kadar jeopolitik krizden mağdur olduğu, bu çifte krizin onu zayıflatacağı, küresel pozisyonunu erozyona uğratacağı vurgulanıyor. Amerika’nın iktisadi popülizmi ve jeopolitik sarsıntılar yüzünden hem AB’nin, hem de İngiltere ve üye olmayan diğer ülkelerin rekabet şanslarının ortadan kalkacağı iddia ediliyor.
Enerji fiyatları düştü, depolar doldu, Almanya LNG terminalleri konusunda elini çabuk tuttu diye sakın sevinmeyin uyarısında bulunuluyor. Gaz fiyatlarının uzun erimli ortalamanın günümüz itibarıyla altı kat fazla olduğunun da altı çiziliyor. Bu yıl depoları doldursak da gelecek yıl aynı şeyi yapabileceğimiz şüpheli deniyor. Rusya ile ilişkilerin gerilmesinin yarattığı zorluklardan söz ediliyor.
Ancak editoryal yazının ve derginin kapak konusunun odağında Rusya’dan çok Amerika var. Biden’ın 400 milyar dolarlık enflasyon destek paketinin, yerli malı kullan ve burada üret kampanyalarının Avrupa’ya zarar verdiğini, dünya ekonomisinin giderek daha müdahaleci ve korumacı hale geldiğini, Avrupalı şirketlerin mali desteklerden yararlanmak için Amerika’da üretime yöneldiklerini örnekleriyle anlatıyor.
Dosyayı hazırlayan editörler “Amerika’nın derdi Çin’i dışlamaktı Avrupa’yı niye dışlıyor” diye serzenişte bulunuyor. Amerikayı Batı ittifakının sağlığı için Avrupa’nın çıkarlarını düşünmeye davet ediyor. İstenen, Rus saldırganlığı karşısında ortak cepheyi korumak, Amerika’yı hiç olmazsa ekonomik alanda “ben yaptım oldu” anlayışından vazgeçirmek. Ona “NATO’ya yeterince katkıda bulunamıyoruz, Ukrayna’yı çok da savunamıyoruz ama biz de en az Ukrayna kadar bu savaştan muzdaribiz” mesajını iletmek.
Amerika, Economist’in mesajını dikkate alır mı bilinmez fakat dergi uzun uzun Avrupa’nın karşılıklı enerji ambargoları yüzünden gördüğü zararları anlatmış. İtalyan ekonomisinin çökebileceğinden dahi söz etmiş. Bir modellemeyle de soğuk havayla ölümler arasındaki korelasyonu ortaya koymuş. 77 ve 78’inci sayfalarındaki yazıda ölümle soğuk arasındaki ilişki aktarılmış. Elektrik fiyatları bu seviyede seyrederse bu kış diğer normal kışlardan farklı olarak en az 147 bin insan daha hayatını kaybeder denmiş.
Ama nedense savaş bitsin, diplomasiye şans tanınsın denmemiş. Dayanışmadan bahsedilmiş, Amerika’dan anlayış beklenmiş ancak krizin kökeninde yatan sorunun çözülmesi için devletler ortak bir noktada buluşmaya davet edilmemiş. Anlaşılan Economist editörleri -Almanya’ya atfen olacak- Avrupa’nın Rusya konusundaki naifliğine değinerek realizme, güç dengeleri mantığına prim vermeyi tercih etmiş. Galiba biraz da bu savaşın kolay kolay bitmeyeceği, Rusya’nın bir daha Avrupa sistemine entegre edilemeyeceği öngörüsünden hareket etmiş.
Oysa böylesi önemli çıkarsamalar yapan bir dergiden, Avrupa’nın her anlamda donacağından, ilerleyemeyeceğinden, etrafına eskisi gibi ışık saçamayacağından endişe eden bir yazı kurulundan ben tüm tespitleriyle birlikte savaşın bitirilmesi için müzakere çağrısı beklerdim. Rusya’nın saldırı öncesi koşullarını, mektuplarını, Mart ayında İstanbul’da masaya konan çözüm planını okuyucularına hatırlatmalarını umardım.
Belki de bundan önce söylemişlerdir de gözümden kaçmıştır ya da bundan sonra söylerler. Çünkü madem ki soğuk ve enerji fiyatlarındaki artışla ölümlerden Avrupa’nın giderek silikleşmesine uzanan tüm bu sorunların ardında yatan en büyük neden Ukrayna savaşı, o zaman bu savaşın bitirilmesi şart. Savaş bitmeden enerji güvenliği de, fiyat istikrarı da sağlanmaz, Avrupa ekonomisi de rayına oturmaz. AB’nin ABD’den bağımsız stratejik otonomisi ise hiç olmaz.
Gerçekçilik, nam-ı diğer realizm sadece Rusya hakkında hayale kapılmamakla gerçekleşmiyor. Tüm aktörlere karşı eşit mesafede durmayı, sorunların kökenine inmeyi de gerektiriyor. Rusya’yı tabii ki caydıralım, mümkünse yenilgiye uğratalım ama nükleer felakete yol açabilecek bir savaştan da kaçınalım. Tırmanmayı bir yerde durduralım, barışa şans tanıyalım. Savaşın Ukrayna kadar dünyanın geri kalanını da etkilediğini simülasyonların ve modellemelerin ötesinde görelim.
İstenirse diplomaside çareler tükenmez. Yeter ki istensin, Economist gibi etkili yayınlar sorunların neden kaynaklandığını ve nasıl çözülebileceğini önyargısız bir şekilde paylaşsın. Amerika’dan yapmayacağı, yapamayacağı şeyler isteyerek kendini de, bazıları dünyanın geleceğini belirleme konumunda olan okuyucularını da boşuna oyalamasın, devletleri yanlış kararlar vermeye teşvik etmesin…