Türkiye 6 Şubat depremi sonrasında önemli sayıda ülkeden maddi-manevi destek aldı. Bazıları muhtemelen sadece insani gerekçelerle yardım eli uzattı, bazılarıysa yardım yaparken siyaseti de göz önünde bulundurdu, dayanışmayı ilişkilerin normalleşmesine katkıda bulunacak bir araç olarak gördü.
Deprem sonrasında ilişkilerimizin iyi olduğu Azerbaycan, Bosna-Hersek, KKTC gibi ülkelerden bakanların yanı sıra Amerika, İsrail, Ermenistan ve Yunanistan Dışişleri Bakanları Çavuşoğlu ile görüştü. Kimi Ankara’ya geldi, kimi ziyaretini deprem bölgesiyle sınırladı. AB Konseyi Dönem Başkanı sıfatıyla İsveç’ten de bir bakan buradaydı.
Son olarak da Mısır Dışişleri Bakanı Şükri Türkiye’ye geldi. Çavuşoğlu onu Adana’da karşıladı. Birlikte Mersin limanına gittiler ve Mısır’dan gelen ikinci yardım gemisi El Hürriye’yi sembolik olarak birlikte karşıladılar. İki bakan da hem birbirleri hem de birbirlerinin ülkeleri konusunda hoş şeyler söylediler.
Böylece 2013’den bu yana gerilimli olan Mısır-Türkiye ilişkilerinde yeni bir aşamaya geçilmiş, ortak çıkarların inşa edileceği zemin sağlanmış oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır Devlet Başkanı Sisi ile Doha’da el sıkışması sonrasında yumuşamaya başlayan ilişkiler Mısır’ın deprem diplomasisiyle biraz daha rahatladı.
Bundan sonra yapılması gereken felaket dayanışmasıyla ortaya çıkan bu zemini iyi kullanmak, gerçekçi bir analizle öncelikleri belirlemek, çözülebilecek sorunların envanterini çıkartmaktır. Çünkü ilişkiler normalleşti diye her sorun çözülemez. Önemli olan sorunların, çıkar çatışmaların varlığına rağmen ilişkileri yönetebilmektir.
Bizle yakınlaşması karşılığında Mısır’ın Libya’daki çıkarlarından fedakarlık etmesini ya da Yunanistan ve GKRY ile geliştirdiği özel ilişkilerinden vazgeçmesini isteyemeyiz. Ermenistan’dan Azerbaycan’ın her dediğini yapmasını, Yunanistan’dan Ege’deki statükoyu korumaya söz vermesini, İsrail’in Filistin’le olan sorunlarını çözmesini bekleyemeyiz.
Ama mesela Ermenistan’la sınır kapısını açarak ve diplomatik ilişki kurarak, İsrail’le normalleşmenin kalıcı olduğunu göstererek, Ortadoğu’da istikrarın anahtarı Mısır’la başlattığımız süreci sürdürerek, Yunanistan’la müzakereyi yöntem olarak seçerek Amerika gibi üçüncü tarafların stratejik aklındaki siyasi değerimizi arttırabiliriz.
Unutmayalım ki Türkiye depremle büyük bir yıkım yaşadı. On binlerce insanı öldü, yüz binlerce binası ya yıkıldı ya da oturulamaz hale geldi. En iyimser tahmine göre sadece yeniden inşa için 25 milyar dolarlık yatırıma ihtiyacı var. Ayrıca İstanbul başta olmak üzere diğer yerleşim merkezlerini de depreme hazırlıklı hale getirmesi gerekiyor.
Ekonomisi de ne yazık ki sorunlu, daha doğrusu iyi yönetilmiyor. Sadece siyasi açıdan bakanlar değil ekonomiden anlayanlar da öyle olduğunu söylüyor. Demokrasisi arızalı, insan hakları derseniz sabıkalı. Dünyadaki genel imajı 10 küsur yıl öncesiyle karşılaştırıldığında hiç parlak sayılmaz.
Müttefiklerimizin açık veya örtülü yaptırımlarına tabi tutuluyoruz, başkalarına uygulanmayan yasalar bize uygulanıyor. IŞİD’le mücadele gerekçesiyle kendilerinin terörist kabul ettikleri bir örgüte kamyon kamyon silah naklediliyor. NATO müttefikimiz Fransa Yunanistan’la bize münhasır özel ittifak kuruyor.
Üstelik dünyanın hali de pek iç açıcı değil. Ukrayna’daki savaş biteceğine tırmanıyor. Taraflar, özellikle de Ukrayna maksimalist talepleriyle barıştan her gün daha da uzaklaşıyor. Amerika Ukrayna üstünden Rusya ile hesaplaşıyor, Avrupa’daki hegemonyasını pekiştiriyor. Enerji ve gıda fiyatlarındaki artışsa herkesi zorluyor.
Savaşın seyri üstümüzdeki baskının artmasına neden olabilir. Diğer yandan AB’nin ne olacağı, Almanya ve Fransa’nın Amerika’nın dayatmalarına daha ne kadar dayanacağını, sessiz ve suskun kalabileceğini kestirebilmek zor. Tek eksiği balon olan o da geçtiğimiz günlerde tamamlanan Amerika-Çin ilişkileri ise yumuşamadan çok gerilme eğiliminde. İran’ı da bir yerlere not etmemizde yarar var.
Bu şartlar altında deprem dayanışmasının yarattığı fırsatları iyi kullanmak, yardımları ve ziyaretleri ikili ilişkilerimizi iyileştirmenin sıçrama zemini haline getirmek, başkalarıyla olan sorunlarımızı aşmak için her birini birer çarpan olarak görmek zorundayız. Bana sanki görüyoruz gibi geliyor ama geçmiş deneyimlerimizi düşününce, komplo teorilerini okuyunca, önemli mevkilerdeki insanların açıklamalarını dinleyince yine de endişeleniyorum...