Irak’tan Türkiye’ye petrol taşıyan hatlar neredeyse beş aydır kapalı. Görünürdeki gerekçe deprem nedeniyle sarsılan boru ve tesislerin tamir gerektirmesi. Gerçek nedense Irak merkezi yönetiminin özerk Kürt yönetimi ile arasındaki sorunu tahkime giderek Türkiye’ye fatura etmesi, tahkim kararının 2014-2018 arasın dönemde Kürt bölgesi petrolünü taşıdığı için 1.47 milyar dolarlık bir ödeme olması.
Konunun uzmanı olmadığım için kimin haklı kimin haksız olduğunu söylemem imkansız ve aslına bakarsanız da gereksiz. Çünkü belli ki Irak, merkezi ve bölgesel yönetimiyle çok daha büyük bir zarara girdi, almayı umduğundan çok daha büyük bir meblağı satamadığı petrol nedeniyle kaybetti. Ülkeyi yakından takip edenler ciddi ekonomik sıkıntılarla boğuştuğunu, günde yaklaşık 500 bin varillik bir gelirden olduğunu aktarıyor.
Dendiğine göre özellikle kuzeyde maaşlar ödenemiyor, şirketler istihkaklarını almakta zorlanıyor, yatışmış olan siyasi gerilimler tırmanıyor. Foreign Policy için bir makale kaleme alan Emin Gürbüz sorunun ekonomik ve stratejik boyutlarına dikkat çekerek Amerika’dan iki ülke arasında arabuluculuk yapmasını bile talep etmiş. Erbil kaybetmeye bu şekilde devam ederse İran’a yakınlaşabilir ya da Amerika’yı da etkiyebilecek ciddi sıkıntılar yaşayabilir demiş.
Farklı saiklerle de olsa ben de Gürbüz gibi bu sorunun en kısa sürede çözüme kavuşması gerektiğine inanıyorum. Ne de olsa hattın kapanması Irak kadar Türkiye’yi de etkiliyor. İşletilmemesinden Türkiye de zarar görüyor. Ayrıca petrolü hem piyasadaki dalgalanma, hem de tercihli tarifeden yararlanamaması nedeniyle pahalıya alıyor. Gerilim ticaret hacminin artmamasına, Irak’ta faaliyet gösteren Türkiye kökenli şirketlerin zarar etmesine neden oluyor.
Üstelik Irak’ın istikrarı ve toprak bütünlüğü de bizim için önemli. Ancak Türkiye’nin önemsediği başka şeyler de var. Irak’ın tahkim tazminatından ve bundan sonra gelebileceklerden vazgeçmesi bunların başında geliyor. Tenzilatlı ve taksitli ödeme seçeneğinin de masada olduğu yazılanlar arasında. İkinci talebininse hattan indirimli fiyattan petrol almak olduğu anlaşılıyor. Amwaj Medya’nın haberine göre Türkiye ayrıca hattın tamir masraflarını da Irak’la paylaşmak istiyor.
Ama en başta gelen talebi geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Bağdat ziyareti sırasında vurguladığı PKK konusu. Türkiye PKK’nın Irak’ın kuzeyinde kurmaya başladığı düzenden bariz bir şekilde rahatsız, tedbir alınmasını, PKK’nın terör örgütü olarak tanınmasını bekliyor. Bağdat ve Erbil böyle bir şey yapar mı öngörebilmek zor. Nihayetinde Amerika’dan İran’a pek çok gücün etkisi altında olan, her anlamda parçalanmış ve Türkiye ile olan ilişkilerine mesafe koymuş, PKK’yı da bir kısmı dost bir kısmı koz olarak gören bir ülkeden söz ediyoruz.
Diğer yandan karşılıklı ziyaretler de boşuna değil. Ne Fidan Irak’a ne de Irak Petrol Bakanı Abdülgani Türkiye’ye tarihi ve turistlik yerler için gitti. Barzani Ankara’da Erdoğan’a hal hatır sormadı. Teknik heyetler de yazıldığına bakılırsa uzun uzun konuştu. Çözüm iradesi olmasaydı iki taraf da birbirine yakın durmaz, tazminat sorununu önemsizleştirmeye çalışan açıklamalar yapmazdı. Yakında Cumhurbaşkanı düzeyinde bir Bağdat ziyaretinden söz ediliyor ki bu da sorunun bir şekilde çözüleceği, uzlaşmaya varılacağı anlamına geliyor.
Yeter ki Irak tarafı, özerk ve merkezi yönetimiyle Türkiye’nin taleplerini doğru anlasın, dostluğunun değerli olduğunu idrak etsin, diplomasiyle ve siyasetle çözülebilecek sorunları başka yerlere taşımasın. Güvenlik beklentilerini, pazarlık gücünü hafife almasın. Çıkarlar karşılıklı olsa da bazen bir devletin çıkarının diğerinden daha fazla olduğunu, Türkiye’nin sadece petrol ve para değil su ve hatta istikrar anlamına geldiğini unutmasın...