Mutlaka biliyorsunuzdur, İran uzunca bir süredir nükleerleşme çabası içinde. Onlara göre amaç barışçıl.
Röntgen cihazları ve enerji üretmek için uranyum zenginleştirmek istiyorlar. Dünyanın geri kalanıysa aynı kanıda değil. Çoğu devlet maksadın nükleer silah geliştirmek olduğuna inanıyor.
Rejimin mahiyetinden ve yapmaya niyetlendiklerinden dolayı rahatsız oldukları için de İran’ın nükleerleşme programını başka yerlerde olduğundan daha fazla engellemeye çalışıyorlar. Korkulan nükleer silah edinen İran’ın daha da az kontrol edilebilir hale gelmesi, elindeki silahları kullanmaktan kaçınmaması.
Günümüze değin İran’ı uranyum zenginleştirmeden caydırmak, daha doğrusu durdurmak için yapılmayan kalmadı. BM de, AB de, ABD de konuya münhasır yaptırımlar uyguladı. İsrail virüsleri, dronları ve casuslarıyla tesisleri hedef aldı, fırsat buldukça kilit konumdaki mühendisleri öldürdü.
Amerika yer altındaki tesislerini vurmak için özel bombalar bile geliştirdi. 60 metre derinliğe inip öyle patlayacağı söylenen GBU-57 bombası imal edildi. Ama hiç biri işe yaramadı. Üretim ve uranyumun silah yapımı için gerekli olan yüzde 90 saflığa ulaşması biraz geciktirildi fakat belli ki zenginleştirme programı durdurulamadı.
İran şimdilerde yüzde 60 saflığa ulaştığını söylese de dışarıdan bakanlar bunun doğru olmadığını, yüzde 80 düzeyinin çoktan geçildiğini iddia ediyor. Karamsarlara göre İran isterse birkaç ay içinde birkaç nükleer bomba sahibi olabilir. İyimserlerse bu süreyi bir, hatta birkaç yıla kadar uzatıyor.
İran’ın nükleerleşme programını sınırlamak isteyenlerin, İran’ın niyetinden en fazla endişe edenlerin nedense aklına ilk gelen çare silah ve yaptırım. Bir zamanlar Irak’ın Osirak reaktörünün vurulması gibi İran’ın tesislerinin de vurulabileceğini ve işin orada noktalanabileceğini varsayıyorlar.
Onları böylesi bir eyleme geçmekten caydıran en önemli etken ise anlaşılan silahların ulaşabileceği derinlik. GBU-57, 60 yerine 100 metreye ulaşabilse sanki sorun kalmayacak. İran’ın Natanz tesisi yakınındaki Zagros Dağları’nda inşa etmeye başladığı söylenen yeni zenginleştirme tesisinin de gerekirse vurulabileceğini düşünüp rahatlayacaklar.
Dünyanın önemli haber ajanslarından biri olan Associated Press de Zagros Dağları’ndaki tünel inşaatlarına ilişkin haberini muhtemelen farklı bir tonda verecek. Verdiği haber “bizimkiler şimdi buraya nasıl ulaşır da konvansiyonel silahlarla vurur” mesajı içermeyecek. Haberde “bir an önce vurun da kurtulun ya da madem öyle nükleer silah kullanın” iması olmayacak.
Oysa silah ve yaptırımdan önce düşünülmesi gereken şey diplomasi. Masada zaten zamanın dış ve güvenlik politikasından sorumlu AB temsilcisi Mogherini ile İran Dışişleri Bakanı Zarif tarafından Lozan’da yapılan görüşmeler sonrası Nisan 2015’de mutabakata varılıp aynı yılın Temmuz ayında imzalanarak yürürlüğe giren bir anlaşma (JCPOA) var.
Trump Yönetiminin Mayıs 2018’de tarafı olmayacağını, üstüne düşen sorumlulukları yerine getirmeyeceğini açıklamasından sonra kısmen askıya alınmış olsa da, geçtiğimiz yılın Eylül ayından bu yana Viyana’da müzakere ediliyor ve hala hayata geçme şansı bulunuyor. İran da önceliğini nükleer silah yerine ambargoların kalkmasına veriyor.
Görülebildiği kadarıyla yapılması gereken İran’ın taleplerinin biraz daha ciddiye alınması, bir tek uzlaşmayla tüm sorunların çözümünün beklenmemesi, ara formüller önermek yerine 2015 uzlaşmasının biraz gevşetilse de temel prensiplerine geri dönülmesi. Yani Viyana’daki masanın etrafındaki tüm devletlerin, özellikle de Amerika’nın artık bir karar vermesi.
Yaptırım ve güç kullanma tehdidi tabii ki diplomasinin aracı. Ama ancak bir yere kadar. Artık mükafatın konuşulması, İran’a uygulanan yaptırımların tek taraflı gevşetilip uzlaşma kanallarının açılması, Suudiler İran’la uzlaşırken, Çin barış yapıcı aktör olarak devreye girerken onların da JCPOA üstünden yeni bir başlangıç yapması bence şart.
Bu fırsat da kaçırılacak olursa, Amerika kendini boş hayallerle oyalayıp hangi bombanın hangi tesisi daha kolay vuracağı hesabıyla yaşamayı sürdürürse, Netanyahu’nun tepkisinden endişe ederse, İran yakında nükleer silah sahibi olacak ve bu da bölge dinamiklerini ciddi şekilde değiştirecek. Sadece Suudiler değil belki biz de nükleer silah edinme konusunu düşünmeye, tartışmaya başlayacağız...