Biden’ın karnesi…

Mensur Akgün

Amerika Birleşik Devletleri 46’ıncı Başkanı Joe Biden’ın süresi pazartesi günü itibarıyla doluyor, görevi bir dizi bilinmezi ve alışılmadık talepleriyle işbaşı yapacak olan Donald Trump’a devretmeye hazırlanıyor. Ukrayna savaşının devamını sağlamak, yeni yönetimin tercihleri üstünde etkili olmak için de belli ki elinden geleni yapıyor.

Muhtemelen gelen gideni aratacak ama dış politikasının en azından bizi ilgilendiren boyutlarına baktığınızda Biden pek özleneceğe benzemiyor. 2021’de Afganistan’dan alel acele çekilmesinden kayıtsız şartsız İsrail desteğine, Rusya’yı Ukrayna’da yıpratma politikasından İran’la bir türlü uzlaşmamasına kadar hakkında söylenecek çok şey var.

Sanırım Kabil havaalanından kalkan tekerleklerine tutunmuş insanların olduğu uçakların görüntüleri, Hamas ve ortaklarının 7 Ekim 2023 saldırısı sonrasında İsrail’in soykırıma varan, savaş hukukunu (Jus in Bello) hiçe sayan uygulamalarını son dakikaya kadar görmezden gelen tavrı, İran’ı nükleer silah edinme eşiğine getiren politikaları kolay kolay unutulmayacak.

Mart 2022’de İstanbul’da varılan mutabakatı öldürmek, Rusya’yı Ukrayna’da yıpratmak için yaptıkları da ileride bence en az Putin’nin Ukrayna hamlesi kadar hatırlanacak. İran ilk nükleer denemesini gerçekleştirdiğinde 2015’de imzalanan JCPOA’dan çekilen Trump kadar Biden da öngörüsüzlüğüyle sık sık anılacak.

Ülkesindeyse büyük olasılıkla enflasyonu düşürmek, yoksulluğu azaltmak, sağlık sigortasından yararlanan insanların sayısını arttırmak, çevreye saygılı endüstriye destek sağlamak için harcadığı çabalardan çok ilerlemiş yaşına ve akli melekelerinin zayıflamasına rağmen yeniden başkan olmak için uğraşısı, baskılara dayanamayarak son anda geri çekilmesiyle akıllarda yer edecek.

Yine de Biden’a haksızlık etmemek gerek. Ülkesinin gücünü arttırmak için yaptıkları azımsanmayacak boyutta. Zaten bunların çoğu da Beyaz Saray’ın web sayfasında, Foreign Policy gibi mecralarda aktarılmış. Dergiler, gazeteler ve kanaat önderlerinden olumlu eleştiriler almış. Çin’le nasıl başa çıktığı, NATO’yu ne şekilde genişlettiği anlatılmış.

Her ne kadar NATO genişlemesi, Finlandiya ve İsveç’i üyeleri arasında katması Biden’dan ziyade Putin’in başarısı olsa da onlar krediyi -belki de Türkiye’yi ikna için pazarlığa atfen- kendilerine yazmış. Avrupa’nın yeniden Amerika’nın doğrudan kontroluna girmesi, Londra’nın artık iyice Washington’un vasalı haline gelmesiyse -kibarlıktan olacak- pek bahsedilmemiş.

Amerika’nın şahin kanaat önderlerinden gelen eleştirilerin çoğu Biden’ın yaptıklarından ziyade yapamadıklarına ilişkin. Takip edebildiğim kadarıyla duydukları en büyük pişmanlık ülkelerinin dünyaya haddini yeterince bildirememesi, mesela ATACMS’ların Rusya topraklarına karşı kullanılmasına verilen iznin gecikmesi.

Ukrayna’ya yeteri kadar kaynak ayrılmadığından yakınanlar da var. Ve varsayımları Amerika ne yaparsa yapsın Rusya nasılsa karşılık vermez, veremez mantığına dayalı. Nedense kimse nükleer savaşın eşiğine kadar gelindiği gerçeğini pek önemsemiyor. Aklı başında bir kaç kişi de Biden’ın Suudi Arabistan politikasını eleştiriyor.

Ben bu dört yılı ikili ilişkilerde görece istikrar ve sorunların aşılması için adımların atıldığı, Amerika’nın Türkiye’nin meşru çıkar ve endişelerini görmeye başladığı, Fidan ve Bilinken arasında anlayış birliğinin oluştuğu bir dönem olarak hatırlamak istiyorum. Bulunduğumuz coğrafyada ve Amerika’nın stratejik tercihlerini dikkate aldığımda da geleceğe çok umutlu bakmıyorum.

Ancak beklentim bundan sonra da bu eğilimin devam etmesi, ikili ilişkilerdeki -başta PKK’ya verdikleri destek olmak üzere- sorunların aşılması, Amerika’nın bizden çok Panama ya da Danimarka ile uğraşması. Bizim de şimdiki itidalli tutumumuzu terk etmeden Suriye’den Libya’ya, Somali’den Karabağ’a kazanımlarımızı konsolide etmemiz.

Amerika hiç önemsemese de insan hakları sorunlarımızı çözmemiz, hukukun üstünlüğünü sağlamamız, Kürt sorunumuzu konjonktürün de yardımıyla aşmamız, kayyum pratiğine son vermemiz. Askeri teknolojideki hamleyi sürdürürken eskisi gibi yine ikna kabiliyeti olan bir ülke haline dönüşmemiz. Yani biraz olsun değişmemiz…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.