Yıllar önce TESEV bünyesinde “Ortadoğu’da Türkiye Algısı” başlıklı bir dizi araştırma yapmış, bölgedeki Türkiye tahayyülünün tahminlerin ötesinde olumlu olduğunu tespit etmiştik. Mesela 2012 araştırmasında 16 Arap ülkesinde Türkiye’ye karşı duyulan sempati yüzde 69’du, ki bu bir önceki yıla göre 9 puanlık bir gerileme anlamına geliyordu. Ortalamayı düşüren de Suriye’deki yüzde 28’lik destekti.
Mısır’da yüzde 84’e, Filistin’de yüzde 81’e, Libya’da ise yüzde 90’a varan bir olumlama, Türkiye’ye karşı sempati duyma söz konusuydu. Araştırmada başka eğilimleri de ölçmüştük ama sanırım bizleri, yani araştırma ekibini en çok Arap sokağının Türkiye’ye karşı hissiyatı etkilemişti. Araştırma başta kaynak bulmak konusundaki zorluklar olmak üzere bir çok nedenle beş yıldan fazla sürdürülemedi. 2012’de yapılan bildiğim kadarıyla son araştırma olarak kaldı.
* * *
Zaten zaman içinde Türkiye ile Arap rejimleri, yönetimleri arasındaki ilişkiler de gerildi. Bunun Arap sokağı üstünde etkisi oldu. Ölçülmese dahi sempatinin düştüğünü tahmin edebilmek zor değildi. Ayrıca bir yandan Türkiye’nin model olma potansiyeli azalmaya, diğer yandan da Arapların model arama hevesi kırılmaya başlamıştı. 2012 yılında bile Türkiye için ancak yüzde 53 oranında model olabilir denmişti.
Bu yüzden tesadüfen bulduğum bir araştırmada Arap dünyasındaki Türkiye algısının çok da değişmediğini görmek, doğrudan sempati ölçülmese de dış politikamıza verilen desteğin yüzde 58 çıktığını öğrenmek hoş bir sürpriz oldu. Doha merkezli Arab Center for Research & Policy Studies adlı kuruluş tarafından 13 Arap ülkesinde 28 bin 288 kişiye yüz-yüze mülakat yöntemiyle gerçekleştirilen araştırmada (The 2019-2020 Arab Opinion Index) Türkiye dış politikası en çok takdir edilen ülke olmuştu.
Araştırma sonuçlarının ne kadar sağlıklı olduğunu tartabilecek durumda değilim. Ama örneklem ve metodolojiyi dikkate aldığımda gerçek hissiyatı, tıpkı TESEV ve diğer kurumların araştırmalarında olduğu gibi, büyük ölçüde yansıttığını varsayılabilirim. Türkiye’nin kendisine karşı değilse bile uyguladığı dış politikasına karşı Arap dünyasının sempati duyduğunu, Amerika, Rusya ve Fransa’nın dış politikalarından çok daha fazla olumlu algılandığını söyleyebilirim.
Bir de Türkiye’nin Arap dünyası için tehdit oluşturmadığının tescil edildiğini belirtmem gerek. Aynı kurumun geçmişte yaptığı araştırmalarının sonuçlarına nazaran orantısal bir düşüş yaşasa da İsrail’in yüzde 37 ile bölge ülkeleri için en büyük tehdit olarak görüldüğünü vurgulamakta yarar var. İsrail’i tehdit olmak anlamında yüzde 29 ile ABD, yüzde 12 ile İran, yüzde 5 ile bazı Arap ülkeleri, yüzde 1 ile de Rusya takip ediyor.
Aynı soru farklı bir şekilde sorulduğunda ise İsrail’den algılanan tehdidin oranı yüzde 89’a çıkıyor. Diğer ülkelerin arz ettikleri tehlikenin oranı da artıyor. Türkiye’de yüzde 25’le en alt sıradan raporun 52’inci sayfasının sonundaki 83 numaralı tabloya giriyor. Raporda tablolar arasındaki farkın neden kaynaklandığı açıklanmamış fakat belli ki Türkiye Araplar tarafından çok da büyük bir tehdit olarak algılanmamış.
Raporda akademisyenlerin ve karar verme konumunda olanların yararlanabileceği pek çok bilgi var. Arap kamuoyunun en fazla hangi kurumlarına güvendiğinden en çok hangi sorunlarını önemsediğine, dindarlıklarından IŞİD’e karşı tavır alışlarına kadar veriler mevcut. Bölgelerini sarsan devrim ve istikrarsızlık dalgalarına karşı Arap sokağının tutumu, bu tutumda yıllar içinde yaşanan değişim de verilmiş. Pek çok soru ve konu özelinde ülke ve bölge bazındaki kırılmalar aktarılmış.
Benim dikkatimi öncelikle Türkiye’ye karşı sempati duymaları, dış politikasını olumlamaları çekti. Ancak Filistin politikamızı sadece yüzde 32’lik destek bulması ilginç geldi. Oysa Türkiye Araplardan çok Filistin’i destekleyen, bu uğurda İsrail’le ilişkilerinin gerilmesini, Amerika’daki eksen kayma tartışmalarının başlamasını göze alan bir ülkeydi. Gazze ablukasının kalkması için de Kudüs’ün statüsünün değişmemesi için de en çok Türkiye çaba harcamıştı.
* * *
Kim bilir belki neden Arapların yüzde 79’nun Filistin’i Arap sorunu olarak görmesinde, belki de bizim 2012 araştırmasında bulduğumuz gibi Filistin sorununun bölgenin acil sorunları listesinde hala en diplerde yer almasında. Araplar İsrail’e yine karşı, hiç biri ülkelerinin ilişkilerini normalleştirmesini desteklemiyor. Suudi Arabistan’da bile İsrail’in tanınmasına sadece yüzde 13 evet çıkıyor. Fakat görünen o ki, Türkiye’ye duyulan sempatinin, dış politikasına verilen desteğin ağırlıklı sebebi Filistin politikamız değil.
Ben, bu ve benzeri raporları Türkiye’nin iyi okumasında, bazı politikaların artık bölgede karşılığının kalmadığı görmesinde fayda var diye düşünüyorum. Bizim hiçbir ülkeyi doğrudan karşımıza almayan, aynı zamanda doğrudan da şaşmayan, ahlaki duruşuyla siyasi ve iktisadi çıkarlarını dengede tutan bir politika geliştirmemiz gerekiyor. Ne kaşıkçı cinayetini kabullenelim, ne de İsrail’in genişleme stratejisini. Ama İsrail’le de konuşabilelim, Suudi Arabistan’la da, İran’la da, Mısır’la da ve hatta artık Suriye’yle de. İyi, huzurlu ve sağlıklı bir Pazar günü dileğiyle…