Bilindiği gibi salı günü Suriye’ye ait olduğu tespit edilen bir uçağın İdlip’e bağlı Han Şeyhun kasabasını bombalaması en az 84 kişinin ölümüne ve 546 kişinin yaralanmasına yol açtı. Genel kanı ve eldeki kanıtlar kurbanların uçaktan atılan bombadaki kimyasal başlıktan etkilendiği yönünde. Türkiye’de yapılan otopsi de ölümlerin kimyasal maddeye dayandığını doğruladı. Rusya, Suriye ve İran bombalamayı kabul ediyor, ancak kullanılan silahın kimyasal olmadığını iddia ediyor.
Onlara göre bombalanan yerde bir kimyasal silah atölyesi vardı. Amerika’nın bulgularıysa tam tersine uçaktan atılan bombanın içinde kimyasal silah bulunduğuna işaret ediyor. Çünkü bombanın açtığı kraterin havadan yapılan incelemesi başlığın kimyasal olabileceğine işaret ediyor. Bazı siyasi analistlerse Suriye rejiminin böyle bir çılgınlık yapmayacağını, savaşın seyri lehlerine dönmüşken dünyayı bir kez daha ayağa kaldıracak kimyasal silah kullanmayacağını söylüyor.
Her iki tarafın da sicili temiz olmadığı için gerçeğin ortaya çıkması için beklemek, uluslararası bir komisyonun, büyük bir olasılıkla Büyükelçi Ahmet Üzümcü’nün başında olduğu OPCW’nin bulguları doğrultusunda bir kanıya varmak gerekecek. Ancak ister yerdeki depoyu vurmuş olsun, ister attığı bombada kimyasal başlık bulunsun, Suriye rejimi bu insanların, daha doğrusu 2011’den günümüze süren iç savaşta ölen yüzbinlerce insanın hayatından sorumludur. Esad ve ekibi günün birinde mutlaka hesap verecektir.
***
İnsani açıdan yaşanan bunca acıyı kabullenmek hiçbir şekilde mümkün değildir. Acının sona ermesi, adaletin tecelli etmesiyse savaşın bitmesiyle, Cenevre ve Astana süreçlerinin öngörülen siyasi sonuca ulaşmasıyla mümkündür. Bu süreçleri tıkayan en önemli unsur da Esad’ın geleceğine ilişkin kararın verilememiş olmasıdır. Esad’ın yakın çevresiyle birlikte ülkeyi terk etmesinin sağlanması sorunun çözümüne yol açabilecek geçiş sürecinin başlamasını kolaylaştıracaktır.
Ama ne Amerika’nın, ne de Avrupa’nın önceliği Esad’dır. Öncelik IŞİD’in yenilmesine verilmiş, hatta bir terörist örgütle savaşmak için diğerine dayanma yöntemi seçilmiştir. Fakat İdlip’deki saldırının Amerika’nın “beklenmedik” askeri müdahalesine yol açması önceliklerin değişip değişmediğinin sorulmasına, Trump yönetiminin kimyasal silah kullanılması gerekçesiyle Esad’a karşı tavır alıp almayacağının tartışılmasına yol açmıştır. Şu an itibarıyla ne tartışma bitmiş ne de Amerika nihai kararını vermiştir.
Hiç şüphe yok ki Rusya’nın göstereceği reaksiyon ve Amerika’nın iç siyasi dalgalanmaları verilecek kararın niteliğini belirleyecektir. Şimdilik görünen bu müdahalenin bir daha tekrarlanmak istenmediği yönündedir. Washington’dan yapılan açıklamalar saldırının orantısal olduğu, kimyasal başlık yüklü uçağın kalktığı havaalanının vurulduğu ve tabii ki Ruslara bilgi verildiği mahiyetindedir.
Buna rağmen Rusya tepki göstermiş, ABD ile Suriye üstünde çatışma olmaması için imzaladığı işbirliği protokolünü askıya almıştır. Suriye ve Rusya hava savunma sistemlerinin devreye girmesi halinde (ki girdiği söylenmektedir), ABD ve koalisyon uçaklarının Suriye hava sahası üstünde uçması dünya savaşını göze almadan imkansız hale gelecektir. Hareetz Gazetesi İsrail’in, Rusya ile ayrı bir protokolü olmasına rağmen, uçaklarının Suriye hava sahasına girmesine bundan sonra izin verilemeyebileceğinden endişe ettiğini yazmaktadır. Basına yansıyanlardan aynı endişeyi Türkiye’nin de taşıdığı belli olmaktadır.
***
Eğer bu sorunlar yakın bir zamanda çözülemezse, müdahale Amerika ile Rusya arasında derin bir krize yol açarsa, ABD’nin Suriye’deki önceliklerinin değişmesi beklenebilir. Ama önceliğin değişmesi Esad’ın gitmesine ve Suriye sorunun çözülmesine yol açmayabilir. Kriz, Rusya’nın Esad’a daha sıkı sarılmasına da neden olabilir. Diğer yandan ABD sadece Suriye üstündeki değil içindeki hareket kabiliyetini de yitirebilir. PYD destekli operasyonlarla Rakka’yı “kurtarmak” gibi bir planın uygulanma imkanı ortadan kalkabilir.
Doğal olarak bu sadece senaryolardan biridir ve gerçekleşmesi de en zayıf olanıdır. Daha gerçekçi olanı Rusya ile Amerika’nın yakında (muhtemelen Salı günü, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’un Moskova ziyareti sırasında) yeni bir modus vivendi kurgulaması, uzlaşarak barışmasıdır. Bence Putin de zaten neyin neden yapıldığını bilmektedir. Amerika’nın müdahalesinin iç siyasi kaygılardan kaynaklandığını, iki ülke ilişkilerinin normalleşmesine yarayacağını görmektedir. Bu yüzden de Rusya en az bir saat önce bilgilendirilmesine karşın müdahaleyi önleyecek tedbir almamıştır.
Türkiye açısından bakıldığında Suriye savaşının altı küsur yıllık tarihinde bir ilk olan Amerika’nın bu doğrudan müdahalesinin iyi mi yoksa kötü mü olduğunu kestirmek zordur. Amerika’nın tepki vermesi siyasi ve insani olarak önemlidir. Caydırıcı olabilme potansiyeli taşımaktadır. İdlib’in düşmesini geciktirebilmesi de mümkündür. Zayıf olmakla birlikte PYD’ye ABD desteğinin bitmesi de olasılıklar arasındadır. Ancak kesin bir şey söylemek için müdahalenin doğuracağı somut siyasi ve askeri sonuçları görmek gerekir…