Uzun süredir sıkıntılar yaşanan Amerika-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi, daha yönetilebilir ve tarafların birbirlerinin beklentilerini daha anlayabilir hale gelmesi artık mümkün görünüyor. Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman’ın hafta içindeki Türkiye ziyareti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar iki tarafta da böylesi bir iradenin var olduğuna işaret ediyor. Ayrıca Sherman’ın Hürriyet ve CNN-Türk’e mülakat vermesi de önemli. Mesaj vermek istemese, ilişkileri önemsemese Bakan Yardımcısı konuşmamayı tercih ederdi.
Sherman’ın açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla ilişkilerin normalleşmesi için Türkiye’nin öncelikle S-400’ler konusunda kendisine sunulan seçeneklerden birini hayata geçirmesi, ikincil olarak da insan hakları ve demokrasi alanında atılım yapması gerekecek. Belli ki insan hakları ve demokrasi vaadiyle seçilen Biden ve yönetimi demokrasiyi korumakla mükellef NATO müttefiki Türkiye’yi biraz daha demokratik, insan haklarına biraz daha saygılı görmek istiyor. Olasıdır ki atacağı adımlar öncesinde Türkiye’den imajını ve algısını değiştirmesini bekliyor.
***
Diğer yandan Sherman’ın S-400 konusunu “ne teknik ne de siyasi” olarak nitelemesi de bu konuda pazarlığa pek açık olmadıklarına delalet ediyor. Çünkü muhtemelen biliyorlar ki bir teknik komisyon kurulsa S-400’ler ile F-35’lerin aynı askeri eko-sitem içinde yaşayabileceği ortaya çıkacak. Bir süre önce Savunma Bakanı Akar’ın dillendirdiği depolama önerisi de çözüm olacak. Fakat onlar geri adım atmak, CAATSA’dan vazgeçmek, Türkiye’nin iddialarını kabul ediyor görünmek istemiyorlar. Bize “size sunduğumuz alternatifler üstünde düşünün” diyorlar.
Önerilerinin, sundukları alternatiflerin ne olduğunu bilmediğimiz için hakkında tahminen konuşmak, yazmak doğru değil. Ancak bazı analistlerin söylediği gibi S-400’lerin Katar’daki üsse taşınmasını önerdilerse, bunun üstünde düşünülmesinde yarar olabilir. Çünkü böylesi bir taşınma Türkiye’nin de çıkarlarına hizmet eder, Körfez bölgesindeki askeri varlığını pek çok açıdan güçlendirici mahiyette olur. Doğal olarak bunun karşılığı sadece CAATSA yaptırımlarının kaldırılması olamaz.
Türkiye’nin F-35 programına yeniden katılması, satın aldığı uçaklarının teslimi, hatta zararının tazmini de pazarlığın ayrılmaz parçasıdır. Üstelik S-400 sorunu Amerika tarafından NATO üyeliğinin tesciline, orada var olan dayanışmanın ispatlanmasına indirgendiği için de Türkiye’nin Rus hava savunma sistemlerinden vazgeçerken benzeri bir dayanışmayı Amerika’dan bekleme, Suriye’deki politikalarını gözden geçirmesini isteme hakkı olacaktır.
Eğer Türkiye yeniden Amerika’nın güvenilir müttefiki olacaksa, Amerika’nın da Türkiye’nin güvenilir müttefiki olması, Suriye’de hasım bildiği tehdit algıladığı gruplara desteğini kesmesi gerekir. Bu elde edilemese, var olan koşullarda elde edilmesi zorsa, Amerika’nın şeffaflaşmasının sağlanması, etkin bir danışma mekanizmasının hayata geçirilmesi için de çaba harcanabilir.
İstenirse ve tabii ki şimdiden yol haritası belirlenmediyse, devlet içinde bir ortak çalışma grubu kurulup ilişkilerde şeffaflık içeren öneri paketleri geliştirebilir. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın YPG ile ortaklıklarının sadece IŞİD mücadelesiyle sınırlı olduğunu iddiasının teyidini temin edecek bir danışma mekanizması kurulur. ABD verdiği kaygı duymanıza gerek yok mesajının içeriğini şeffaflık ve işbirliğiyle doldurmaya teşvik edilir.
***
İnsan hakları ve demokrasi her ne kadar Amerika’nın birincil önceliği değilse de ihyasının pazarlık zeminini güçlendireceği unutulmamalı. Amerika’dan hayati çıkarlarımıza hassasiyet göstermesini istiyorsak, S-400 konusundaki esnekliğimizin karşılığının kapsamlı olmasını arzu ediyorsak, hak ihlallerinin giderilmesinde somut göstergeler ve tabii ki emsaller oluşturmamızda, ülke içindeki gerilimi azaltacak adımlar atmamızda, bir de siyasi zihniyetimizi, politika yapma biçimimizi ciddi şekilde gözden geçirmemizde yarar var.
Sherman’ın ima ettiği gibi insan hakları öncelikle bizim için önemli. Onlardan önce bana, size, bize lazım. Hukukun olmadığı, üstünlüğünün tanınmadığı yere yatırımcı bile gelmiyor. Gelse de olmadık ayrıcalıklar, destekler talep ediyor. Ama hukuk, insan hakları ve demokrasi aynı zamanda 14 Haziran Biden-Erdoğan buluşması ve sonrası için de önemli.
ABD ile kendimizi askeri ve ekonomik anlamda eşitleyip pazarlık yapamayacağımıza göre ancak demokraside, insan haklarında hala ve her şeye rağmen eşitleyebiliriz. Bu teorik olarak mümkün. Umarım siyasi olarak da mümkün olur. Son haftalarda yaşananlardan doğru sonuçlar çıkartılır ve Türkiye kendini yeni bir mecraya taşır. İyi, huzurlu, mutlu, siyaset dozu düşük bir Pazar günü dileğiyle…