Önce Biden geldi, ardından Cenevre’de Kerry konuştu. Her ikisi de Türkiye’nin hassasiyetlerini anladıklarını, YPG’nin Fırat’ın doğusuna çekileceğini söylediler. PYD/YPG ile olan işbirliklerinin sınırlı olduğunu vurguladılar. Ama çok geçmeden başka Amerikalı yetkililer Türkiye ve Türkiye destekli ÖSO unsurlarıyla YPG arasında çıkan çatışmalardan kaygı duyduklarını, bu çatışmaların IŞİD ile savaşa zarar vereceğini açıkladılar.
Diğer yandan Fırat Kalkanı operasyonu devam etti. Dün İncirlik’te konuşlu Amerikan A 10 uçaklarının operasyona destek verdiği bilgisi basına yansıdı. Pazartesi günü de ABD Savunma Bakanı Carter Fırat’ın batısından çekilmenin başladığını söyledi. Belli ki artık Amerika seçim yapmak zorunda. Bu kadar karmaşık bir politikanın sürdürülmesi retorik düzeyinde bile mümkün değil.
Savunma Bakanlığı ve CENTCOM YPG’yi desteklerken, Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Türkiye’yi destekleyemez. İki politika birbiriyle örtüşmez. Ya Türkiye ile vardıkları mutabakata sadık kalacaklar, YPG’nin Fırat’ın doğusuna tamamen çekilmesini sağlayacaklar ya da YPG’yi kendi kaderine terk edecekler. Onların da takdir edebileceği gibi dünyada hiçbir ülke silahlı kuvvetlerini, polisini, vatandaşlarını doğrudan hedef alan bir güce karşı kayıtsız kalamaz.
***
Fakat aslında bu seçimi doğru yönde yapmaları bile Amerika’nın tutarlı bir politika benimsediği anlamına gelmez. Bir yandan PKK’yı terör örgütü kabul ederken onun türevini çözüm ortağı olarak görmeyi sürdürebilmeleri imkansız. PKK ile PYD/YPG’nin yönetim kadrolarının örtüşmesini, kullandıkları simgelerin dahi aynı olmasını daha fazla görmezden gelemezler. Bu zamana kadar IŞİD’e karşı mücadelenin arkasına gizlenerek kendi yasalarının yasak saydığı şeyleri yaptılar. Mücadelenin şekli ve zeminde şartlar değişirken aynı politikayı devam ettirmeleri çok zor.
Şimdiden Obama yönetiminin PYD “sevgisi” sorgulanmaya başladı. Amerika’nın eski Türkiye Büyükelçisi Jeffrey’nin BBC’ye verdiği ve Karar’ın dün okuyucularına aktardığı mülakatta PYD’nin IŞİD’e karşı savaşta o kadar da etkin olmadığını, kısıtlı sayıda Amerikan askerinin katılacağı bir operasyonun çok daha tesirli olacağını, Türkiye’nin yaptığı müdahaleyi emsal göstererek anlattı. 450-500 askerle nelerin başarıldığını gördük dedi. Ayrıca Başkan’ın IŞİD Özel Temsilcisi McGurk’a Türkiye hakkında konuşmadan patronunu aramasını söyledi.
Obama yönetiminin artık bir bütün olarak zemindeki koşulların değiştiğini, Türkiye’nin PYD/YPG konusundaki haklı gerekçelerinin bölgenin belli başlı diğer aktörleri tarafından da paylaşıldığını, Rusya’nın da farklı düşünmediğini anlaması gerekiyor. Ankara’nın Şam’a yakınlaşması, Tahran’ın PKK, PYD ve PEJAK arasında hiçbir fark görmediğini açıklaması da Washington tarafından dikkate alınmak zorunda. Eğer Suriye sorununu gerçekten bitireceklerse, PYD yani PKK kurulacak denklemden çıkartılmalı.
***
Kimse Türkiye’den ve hatta diğer bölge ülkelerinden mucize beklemesin. Ülkesinin güvenliğini doğrudan tehdit eden bir terör örgütünü bir diğer terör örgütüne karşı müttefikine yardım ediyor diye görmezden geleceğini zannetmesin. McGurk veya Pentagon eğer IŞİD’e karşı gerçekten etkin bir mücadele stratejisi kurgulayacaksa, zemindeki siyasi gerçekliği de dikkate alan bir strateji geliştirmek, ortaklarını doğru seçmek zorunda. Biraz da empati yapmayı öğrenmeliler, aynı şartlar altında kendilerinin ne yapacağını düşünmeliler.
Doğal olarak Türkiye’nin de yapması gereken çok şey var. Bunların en başında Suriye için nasıl bir gelecek düşündüğümüzü rafine ederek tartışmak, Kürt sorununu PKK’nın tekelinden kurtaracak politikalar geliştirmek, en kısa zamanda olağanüstü halden olağan hale dönüp ekonomimizin ve siyasetimizin demokratik zeminde çalışmasını sağlamak geliyor.