70 yıl önce bugünlerde İngiltere’nin petrol çıkartma, işleme ve satma imtiyazına el koyan, petrol gelirlerini hiç olmazsa yüzde 50’sinin ülkesine kalması için pazarlık eden Başbakan Musaddık’ın devrilmesi amacıyla MI6 ve CIA tarafından hazırlanan darbe planı uygulamaya konmuş, 15 Ağustos’ta denenen Şah imzalı görevden alma tezkeresi işe yaramayınca 19 Ağustos’ta darbe sokak gösterileri marifetiyle gerçekleştirilmişti.
Amerika ve İngiltere’nin dağıttıkları paralarla bir araya getirdikleri Tahran mafyasının iki önemli örgütü, Musaddık’a muhalif din adamları ve onların müritleriyle bazı aşiret reisleri bazen Komünist Partisi Tudeh sempatizanı, bazen de başkası gibi eylem yaparak yarattıkları kaos ortamıyla ordunun kararsız komutanlarının harekete geçmesini sağlayıp Musaddık’ın devrilmesinde kilit rol oynamışlardı.
Musaddık, muhtemelen Pehleviler’den önceki kraliyet sülalesiyle olan kan bağı nedeniyle hayatını kurtarıp üç yıllık hücre ve sonrasını ev hapsiyle atlatırken, Dışişleri Bakanı, onlarca Tudeh üyesi ve daha pek çok kişi idama mahkûm edilmiş, kesin rakam hala bilinmemekle birlikte yüzlerce İran’lı işkenceyle öldürülmüştü. İran’ın bu kısa soluklu demokrasi tecrübesi de büyük bir hüsranla sonuçlanmıştı.
70 yıl önce bugün CIA teşvikli görevden alma teşebbüsünün başarısızlıkla sonuçlandığını görerek önce Bağdat’a oradan da Roma’ya kaçan Şah Rıza Pehlevi darbenin başarıya ulaşmasıyla CIA nezaretinde ülkesine dönmüş, dünkü Guardian’da yazdığına göre darbenin asıl planlayıcısı olan MI6 ajanı Norman Darbyshire’la olan kişisel ilişkisini hep sürdürmüş, daha sonraki yıllarda Tahran’da istasyon şefi olan Darbyshire’la sık sık da buluşmuştu.
Tam bir darbe klasiği olan, uluslararası ilişkiler programlarında vaka çalışması olarak kullanılması gereken 1953 İran Darbesi, yıllar önce New York Times adına İstanbul’da da görev yapan Stephen Kinzer’in çalışmalarında (özellikle de Türkçesi İletişim’den çıkan Şahın Bütün Adamları’nda) ortaya koyduğu gibi bu işe aslında İngiltere’nin zoruyla bulaşan Amerika’ya darbelerin ne kadar kullanışlı, kolay ve ucuz bir yöntem olduğunu da göstermişti.
Darbenin en doğal sonucu da İngiltere’nin İran’daki menfaat payını Amerika’yla paylaşması olmuştu. Amerikan şirketleri de -tabii ki İran’ın iyiliği, bir daha istikrarsızlığa sürüklenmemesi, Sovyetler ya da yerel komünistlerden etkilenmemesi için- üslerine düşen sorumluluğu 1979 İran Devrimine kadar layıkıyla yerine getirmişler, hiç şüpheniz olmasın ki bol bol da para kazanmışlardı.
Şimdi batılı pek çok tarihçi ve siyasetçi yapılanın yanlış olduğunu, İran’dan özür dilenmesi gerektiğini söylüyor. Ama takip edebildiğim kadarıyla kimse tazminattan, verilen zararın hiç olmazsa maddi bir karşılığı olması gerektiğinden söz etmiyor. Kim bilir belki de bu yüzden Londra’da hiçbir yetkili bu işi biz yaptık, İran’da demokratik yollardan seçilmiş bir hükümeti devirdik diye açıklama yapmaya yanaşmıyor.
Neyse ki bir yandan gayretli gazetecilerin ve akademisyenlerin çabaları, diğer yandan Taghi Amirani’nin Coup 53 belgeseli gibi filmlerin etkisiyle konu en azından darbenin yıl dönümlerinde hatırlanıyor. Kimi Amerika bu işe neden girdi, gerekçe para mı yoksa komünizm korkusu muydu diye sorarken, kimileri de darbenin detaylarına, neyin nerede ve nasıl planlandığına, Şah’ın nasıl ikna edildiğine eğiliyor. Yılını doldurup açıklanan devlet belgeleri de araştırmalara ışık tutuyor.
Bir de galiba darbe artık biraz kutsanıyor. İngiltere’nin en saygın gazetesi Guardian bile operasyonu düzenleyen MI6 Ajanı Norman Darbyshire’dan bir ulusal kahraman, yeni bir James Bond yaratmaya çalışıyor. Onun ne çok dil bildiğini, Farsçayı aksanıyla nasıl konuştuğunu, başarılı meslek yaşamını bol çocuklu bir aileyle ne şekilde dengelediğini, kişisel trajedileri nedeniyle de zor bir hayatı olduğunu okuyucusuna aktarıyor.
Umarım yakıda Darbyshire’dan ikinci bir “Lawrence of Arabia” çıkmaz. İngiltere de Amerika da geçmişiyle hesaplaşıp, darbeci kültürünü tartışmayı sürdürür. Darbelerden ve teşebbüslerinden çok çeken bizler de bir daha acı çekmemek, demokrasiden taviz vermemek için Musaddık’a karşı düzenlenen darbeden dersler çıkartırız. Ama hemen genelleme yapmadan, okuyup seyrederek, bilerek ve anlayarak…