14 Mayıs seçimlerine çok az bir süre kala siyasette hiç alışkın olmadığımız tuhaf rüzgarlar esiyor. İktidarların kaderini ittifaklara bağlayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi siyasetin DNA’sını öylesine bozdu ki partiler kendi mecralarında normal siyaset üretme kabiliyetlerini kaybettiler.
Artık şunu net olarak biliyoruz, yeni alaturka sistem sadece siyasetin zeminini tahrip etmekle kalmadı, devletin kurumsal yapılarının da içini boşaltarak adeta işlevsiz hale getirdi. Ancak bir açıdan bakıldığında da demokratik sistemin yeniden inşası için özellikle muhalefetteki farklı siyasi partileri aynı masa etrafında buluşturarak yeni bir güç birliği oluşturmaya da mecbur kıldı.
Her vesileyle Millet İttifakı’nın oluşturduğu yeni modeli küçümseyerek itibarsızlaştırmaya çalışan Cumhur İttifakı’nın da sonunda aynı modele muhtaç hale gelmesi kaderin bir cilvesi olsa gerek…
Ancak hemen belirtmek gerekiyor ki gerek muhteva, gerekse hedefler bakımından iki ittifak arasında büyük farklar var. Millet İttifakı Türkiye’yi yeniden demokratik sisteme kavuşturmak, hukukun üstünlüğü, özgürlükler ve ekonomik kalkınmayı önceleyen politikalar setinde uzlaşırken, Cumhur İttifakı sadece ‘kaybetme’ endişesiyle yeni ortaklar bulmanın derdine düşmüş bulunuyor.
Bir kere iktidar her ne pahasına olursa olsun, görüntüde bile olsa “Biz de güçlüyüz, bizim de ortaklarımız var” fotoğrafını vermek zorunda. Bu yüzden de AK Parti kendi öz seçmenini rahatsız edeceğini bile bile ‘90’lı yıllarda ‘mezar evler vahşeti’ ile anılan Hizbullah’ı “terör örgütü” olarak görmeyen HÜDAPAR’ı ittifaka dahil etmekte bir beis görmüyor.
Bu çerçevede Cumhur İttifakı ile Yeniden Refah Partisi arasında on gündür yaşanan ve de siyasete olan güveni sıfırlayan ilişkiler, Türkiye siyaseti açısından bir kara mizah örneğidir ne yazık ki… Yeniden Refah’ın Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın “seçime tek başımıza giriyoruz ve ben de cumhurbaşkanı adayıyım” açıklamasını yapmasının üzerinden 48 saat bile geçmeden Cumhur İttifakı’na katılması, ‘fırdöndü’ siyasete örnek oluşturması açısından ibret verici.
Doğrusu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın siyasetteki manevra kabiliyetine şapka çıkartmak gerekiyor. Bütün bu pazarlıklarda, seçimde Yeniden Refah’ın getireceği oylar önemli elbette, ama esas itibariyle Erdoğan bu hamlesiyle ‘Fatih Erbakan meselesi’ni kökünden çözmüş bulunuyor. Şu saatten sonra Yeniden Refah, sadece AK Parti’nin bir uzantısından ibarettir. Kısacası Fatih Erbakan kendi eliyle siyasi intiharı seçmiştir ve bu başarı Tayyip Erdoğan’ın başarısıdır.
Hatırlamakta yarar var, Erdoğan geçmişte Süleyman Soylu ve Numan Kurtulmuş’u da benzer politik hamlelerle bertaraf etmişti. Şimdi Soylu ve Kurtulmuş’un bundan sonra siyasi bir geleceği olduğunu kim iddia edebilir ki…
Denebilir ki siyaset böyle bir şeydir birileri üter, birileri de ütülür… Evet, modern demokratik toplumlarda değil ama bizim gibi üçüncü sınıf demokrasilerde siyaset ne yazık ki biraz böyle oluyor. Dolayısıyla şu anda siyasette yaşanan ilkesizlikleri, yozlaşmayı ve tamamen ranta dayalı siyasi kirliliği çok da yadırgamamak gerekiyor. Zira Doğu despotizminin ruhuyla beslenen toplumlarda siyasetin demokratik sistemle buluşması hiç kolay değil.
Ancak haksızlık da etmemek gerekiyor, Müslüman toplumlardaki siyasi gelenek çok parlak olmasa da Türkiye özellikle son 70-80 yılda demokrasi yolunda önemli mesafeler kaydetti. Öyle ki bugün demokrasi karşıtlarıyla ittifak kurup adeta demokrasiye savaş açan AK Parti, iktidarının ilk on yılında göreceli olarak geçmiş iktidarlara göre daha ciddi demokratikleşme adımları attı. Ama ne yazık ki bugün artık kendisini bile inkar ederek demokrasi karşıtı ortaklarıyla kol kola yürüyor.
Bu yüzden de AK Parti, kendi siyasi tarihinde hiç olmadığı kadar endişeli ve de ne yaptığını bilmez halde… Normalde AK Parti, kendisini toplum nezdinde aciz gösterecek küçük siyasi pazarlıklara asla itibar etmezdi.
Öyle anlaşılıyor ki tepelerde gerçekten ‘kaybetme’ rüzgarları esiyor… Nasıl esmesin ki Türkiye, tarihinin en derin ekonomik krizini yaşıyor, fukaralık diz boyu, Hukukun Üstünlüğü ve Özgürlükler endeksinde Çin-Rusya- Afganistan-İran ligindeyiz. Yolsuzluk endeksinde ise şampiyonluğa oynuyoruz…
Bir iktidarı sandıkta endişelendirmek için bundan daha karamsar bir tablo olabilir mi?
İşte bu yüzden AK Parti yolda bulduğu herkesle ittifak yapmak zorunda…