Son yıllarda ülkenin başına gelenler karşısında artık şaşırma duygumuzu bile kaybettik.
Her gün Türkiye’nin kalite standartlarını azaltan, bugününden ve geleceğinden pek çok değeri alıp götüren “Artık bu kadarı da olmaz” dediğimiz ne kadar akıl ve izan dışı davranış varsa hepsini teker teker yaşıyoruz, ama hiç şaşırmıyoruz.
Hiç uzağa gitmeye gerek yok, özellikle dış politikada son üç yılda yaşananlara baktığımızda nasıl hafızalarımızı tahrip eden bir hal içinde olduğumuzu rahatlıkla görmek mümkün.
Mesela en son ABD Başkan adayı Biden’in Türkiye’ye ilişkin dangalakça sözleri karşısında yapılan tartışmaları ve bu sözlerden siyasal bir fayda umanları gördükçe insanın “Nasıl bir ülke burası Allah aşkına, akıl nimeti dağıtılırken acaba biz neredeydik” diyesi geliyor.
Tamam Biden şaşkaloz bir adam ve küstahça sözler söylüyor. Peki ilk önce iktidarın yüksek sesle “haddini bil Biden sen kim oluyorsun” demesi gerekmiyor muydu? Evet cılız da olsa bir tepki verdi; ancak içeride şahin, dışarıda nazik... Ama Cumhur İttifakı’nın mahallesinden muhalefete karşı yükselen sesler gümbür, gümbür... “İşte gördünüz, bu muhalefetin arkasında Amerika var...” benzeri ifadelerle ihanet suçlamaları havada uçuşuyor. Bu mudur mesele yani... Hele “yerel seçimlerde de böyle sonuç aldılar, Ali Babacan ve Davutoğlu’nu da ittifaka dahil ederek sonuç almak istiyorlar” benzeri hezeyanlar var ki, zerrece vicdanı olan herkesin yüzünün kızarması gerekir.
Oysa muhalefet “Biden haddini aşmıştır. Türkiye’de muhalefete destek verecek yegâne kaynak, millettir” diyerek son derece net ve sert bir ifadeyle gerekli tavrı ortaya koymuştur.
Ama iktidarın bu yerli ve milli kalemleri, Trump’ın bu ülkenin cumhurbaşkanına 2019 yılında gönderdiği mektupta “Sert adamı oynama. Aptallık etme!” şeklindeki haddi aşan küstah sözleri karşısında ne hikmetse “milli ve yerli” olmayı pek önemsememişlerdi.
Peki iktidar mahallesinin anlattığı bu “yerli ve milli” masallara şaşırdık mı? Hayır, çünkü onlar için “yerlilik” getirdiği, ya da getireceği oy kadar bir değere sahiptir, yoksa sadece dış güçlerin bir oyunundan ibarettir...
Nitekim başkanlığı kaybetme derdine düşen Trump’ın şu günlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için söylediği yakışıksız sözleri karşısında, son derece suskunlar, ayrıca “yerli ve milli” olmaya hiç de niyetleri yok.
Cumhuriyetçilere yakınlığıyla bilinen Fox News kanalında Tucker Carlson’ın sunduğu Tonight programına konuk olan Trump yine skandal bir tavra imza attı ve Türkiye cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Rusya lideri Vladimir Putin, Çin lideri Şi Cinping’le aynı kategoride değerlendirdi. Neden Biden’i değil, kendisini seçmeleri gerektiğini söylerken de “Şansları olsa bize çok daha kötü şeyler yapmak isteyen insanlarla uğraşıyoruz” ifadelerini kullandı. Bu arada “Erdoğan’la bir tek ben baş edebilirim” sözlerini sarfetmesi ise ayrı bir skandal... Yani demek istiyor ki: Putin’i de, Erdoğan’ı da, Şi Cinping’i de bir tek ben durdurabilirim...
Nereden bakarsak bakalım, bu küstahlıkları kabul etmek mümkün değildir. Bir kere Türkiye demokratik bir ülkedir, Çin ve Rusya gibi diktatöryal ülkelerle aynı kategoride yer almayı asla hak etmiyor. Evet bugün Türkiye dünyaya otoriter bir görüntü veriyor kabul, ama bu geçicidir. Nihai olarak Türkiye’nin istikameti demokratik dünyadır.
Şimdi esas sorulması gereken soru şu; iktidar mahallesinin “yerli ve Milli” cengaverlerinin Trump’ın küstahlıklarına karşı hiç mi söyleyecek sözleri yok, acaba bu durum kanlarına hiç dokunmuyor mu?
Susmaya devam ettiklerine göre, bu arkadaşlar Trump’ı anlayabilecek “vatanseverlik zekası”ndan bile mahrumlar herhalde...