Günümüzde ve özellikle de Türkiye şartlarında siyaset, net ve vurucu söylemlerle yapılmak zorundadır.
Siyasal hedefleriniz itibariyle esaslı bir siyasal vizyona sahip olabilirsiniz, ama bu hedeflerinizi geniş toplum kesimlerinin anlayacağı bir siyaset diliyle anlatamazsanız insanlar sizin gerçek anlamda ne yapmak istediğinizi ve nasıl bir Türkiye istediğinizi anlamayabilirler.
Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse, sokaktaki insandan işçiye, esnaftan köylüye, iş adamından öğrenciye ve memura kadar herkes bir siyasi parti liderini dinlediğinde o partinin nasıl bir Türkiye hedeflediğini hiçbir tercümeye ihtiyaç duymadan anlayabilmeli.
Bu konuda en çarpıcı örnek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dır. Bu ülkede yaşayan herkes, Erdoğan’ın söylemlerini neredeyse ezbere bilir. Çünkü Erdoğan yaptıklarını ve de yapacaklarını hiç bıkmadan usanmadan yüzlerce-binlerce kez tekrar etmekten asla vazgeçmeyen bir lider. Söylemlerine katılmayabilirsiniz, ama ne söylediğini çok net olarak anlarsınız.
Tayyip Erdoğan örneği özellikle yeni kurulan siyasi partiler açısından dikkate alınması gereken bir tecrübe olmalıdır. Bu yaklaşıma “Madem Erdoğan örnek alınacaktı, o zaman yeni partilere ne ihtiyaç vardı” şeklinde itirazlar olabilir. Hemen belirtelim, Erdoğan tecrübesini dikkate almak ‘örnek almak’ demek değildir.
Ama unutmamak gerekiyor ki, Erdoğan halen Türkiye’nin en büyük partisinin lideridir. Doğal olarak bütün partiler gibi yeni kurulan partiler de bu büyük parti ile, yani AK Parti ile siyasal bir mücadele yürütmek zorundadırlar.
Mesela DEVA Partisi lideri Ali Babacan... Hemen herkesin ittifak ettiği nokta; Babacan’ın toplumda sahici bir karşılığının olduğu... Ancak toplumdaki bir başka kanaat de, Babacan’ın henüz bu karşılığa tekabül edecek ciddi bir siyasal söylem geliştiremediği yönünde. Aslında Babacan’ın bugüne kadar gerek gazete, gerekse televizyon röportajlarında ortaya koyduğu hedefler ve Türkiye’nin problemleri konusundaki teşhisleri ayakları yere basan ciddi bir muhalefete işaret ediyor. Evet iyi hazırlanmış, kapsamlı ve mükemmel hedefler. Ama sanki bir şeyler eksik... Galiba Babacan elindeki çekin karşılığının sağlam olduğunu yeterince izah edemiyor.
Biliyoruz ki Ali Babacan daha işin başında kimse ile polemiğe girmeyeceklerini ve kısır siyasi çekişmelerden uzak duracaklarını söyledi. Elbette buna kimsenin bir itirazı olamaz, gereksiz polemiklerin de zaten kimseye faydası yok. Ama unutmayalım ki, Türkiye’de siyaset kesinlikle biraz “köşeli” söylemlerle yapılmak durumundadır, maalesef gelenek bu... Ayrıca Amerika’yı yeniden keşfetmenize de gerek yok. Eğer şu anda Türkiye’nin yaşamakta olduğu sorunlar ve önündeki problemler konusunda adrese teslim net ifadelerle ve yüksek sesle konuşmazsanız, bunun bir ‘siyasetsizlik’ olarak algılanma riski yüksektir.
Bu konuda Gelecek Parti’sinin söylemlerinin DEVA Partisi ile büyük oranda benzerlikler içerdiği muhakkak. Ancak Ahmet Davutoğlu’nun daha interaktif bir siyaset dili kullandığını da belirtmek gerekiyor. Kuşkusuz Davutoğlu’nun söylemlerinin fazla keskin olduğunu, hatta zaman zaman hamaset diline fazla prim verdiğini söyleyenler olacaktır. Elbette her liderin aynı söylem dilini kullanması gerekmiyor, ama kabul edelim ki Türkiye’de siyaset biraz da keskin söylemlerle yapılıyor...
Ancak haksızlık etmemek lazım, bu partiler henüz kuruluş aşamasındalar. Eminim ki sahaya çıktıklarında söylemlerinin rengi ve kokusu değişecek ve gerçek anlamda nasıl bir siyasi mücadele vereceklerini o zaman daha iyi anlayacağız.