Yaşadığımız dönemin insan onurunu rencide eden görüntülere sahne olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Mesela günlük olağan yaşantımızda insanların günlük maişetini nasıl sağladığını sorgulamak bireysel olarak hiçbirimizin hakkı olamaz. Eğer hukuki anlamda sorgulanması gereken bir durum varsa bu doğrudan yargı kurumlarının işidir. Ama birileri çıkıp siyasi muarızlarını ya da kendisinden farklı düşünenleri, hiçbir ahlaki ve vicdani kural tanımadan onlara karşı bir itibar suikastı yapıyorsa burada çok derin bir ahlaki sorun var demektir. Hatta patolojik bir durumdan bile söz edilebilir.
Bunu şunun için söylüyorum; malum son dönemde AK Parti’den nemalanmayı ‘dava’ ile meczeden ve buradan aldığı güçle de adeta bir politbüro şefi edasıyla herkesi hain ilan eden irili ufaklı ‘hain üretme büroları’ türedi. Bu büroların hiçbir inanç, ahlak ve vicdan kaygısı bulunmuyor. Kendilerine ne kadar ‘yolluk’ veriliyorsa o kadar tetikçilik yapıyorlar, ne eksik ne fazla...
***
Her sabah kalktıklarında AK Parti etrafında kaçak olarak kapattıkları alana yaklaşan, kurdukları çıkar çemberi için tehdit oluşturan ya da oluşturma potansiyeli bulunan kim varsa önce onları ‘Tayyip Erdoğan karşıtı’ olarak ilan edip kontrolleri altında bulundurdukları alanın güvenliğini sağlarlar.
Kendileri için tehlike oluşturma önceliğine göre, farklı türde ve renkte maskeler takarak kişi ya da kurumlara karşı ahlaksız iftiralarla itibar suikastı düzenlerler.
İftira kampanyasında kullandıkları argümanları çok iyi bilirler. Zira başkalarına atfettikleri suçları bizzat kendi hayatlarında bir meslek haline getirdikleri için hiç yabancılık çekmezler. Esas itibariyle meslekleri ‘tokatçılık’ olduğu için, herkesi de kendileri gibi görürler.
***
Hasılı bu postmodern paralelciler derslerine çok iyi çalışmışlardır, en önemlisi de ‘andıçlama’ işinin bütün künhüne vakıftırlar. Her birisi 17-25 Aralık’ta millet iradesine suikast düzenleyen paralelcilerden ‘andıç’ konusunda doktora düzeyinde eğitim almış bulunmaktadırlar. Onlar da aynen bugünkü ‘hain üretme büroları’ gibi çalışıyorlardı. Kendileri gibi düşünmeyen, yollarına çıkan ya da ‘mistik darbe’ planları için tehlike oluşturan herkesi önce andıçlıyor, sonra yıkım için düğmeye basıyorlardı. İşte yeni dönemin ‘postmodern paralelcileri’ de Pensilvanya merkezli mistik darbecilerin peşinden gidiyorlar.
Bu hain üretme büroları için en kestirme ve garantili yöntem yaltaklanmadır. Bir kere başarıya ulaşmak için kesin çözümdür, hem de düşünme, tartışma ve üretme zahmetine katlanmadan...
***
Ayrıca hatırlatmakta yarar var; yüzyıllarca insanoğlu bu yöntemi çok farklı durumlarda kullanmış ve başarılı sonuçlar elde etmiştir.
Bu konuda günümüzdeki insan davranışlarına da bir perspektif sunacağına inandığım ünlü Alman filozofu Arthur Schopenhauer’in ‘Din üzerine’ adlı eserindeki şu ifadelerin altını çizmek isterim: “İnsanlara karşı iyi davranma lüzumunu Tanrıya yaltaklanmayla telafi etmeye çalışmak çok kolay ve kestirme bir yoldur. Dolayısıyla bütün çağlarda ve ülkelerde çoğunluğun, istediği şeyi güzel işler yaparak hak etme yerine yalvarma ve yakarmayla elde etmeyi çok daha kolay bulduğunu görürüz.”
Tarihin de bize gösterdiği üzere insanoğlu çoğu kez hiçbir zahmete katlanmadan, üretim ameliyelerine ihtiyaç duymadan, üst perdeden övgü ve yalakalıklarla ve de kestirmeden sonuca ulaşabiliyorlar.