Müzikte hiçbir zaman kendimi dar alanlar içine hapsetmeyi istemedim. Çünkü dünyanın bütün coğrafyalarından yükselen seslere her zaman kendimi yakın hissettim. Bu bazen caz, bazen, rock, bazen klasik Batı müziği, bazen Türk musikisi, bazen de yerel müzikler oldu…
Ölçülebilir zamanın sınırları içinde şiir okurken, müzik dinlerken ya da bir öykünün bizi en çok tarif eden kıyılarında dolaşırken belki de en çok istediğimiz şey, kendimize ait yeni bir rüya inşa etmektir. Çünkü zamanın bizi alıp götürdüğü bütün kıyılarda varoluşun hikmetini ancak tinsel bir yücelikte kavrayabiliriz. Zamana karşı tutunabileceğimiz tek liman ise rüyalarımız…
Borges’in de zamanı tarif ederken söylemek istediği bu olsa gerek: “Zaman, beni oluşturan töz. Zaman beni kapıp sürükleyerek götüren bir nehir, ama nehir benim; zaman beni parçalayan bir kaplan ama kaplan benim; zaman beni yakan bir ateş ama ateş benim. Yeryüzü, ne yazık ki, gerçek; ben ne yazık ki, Borges’im.” (Zamanın Yeni Çürütülmesi (P. B. Charum ve T. Armaner, Çev.), Öteki Soruşturmalar içinde (ss. 213 - 234). İstanbul: İletişim Yayınları)
Zamanı durduramayız belki ama Cesaria Evora’nın uzak diyarlardan gelen sesinden şarkılar dinleyip kendimize ait rüyalar inşa ederek kalbimizde bu kötücül dünyaya karşı direniş adacıkları oluşturabiliriz…
Cesaria Evora 1941 yılında Mindelo’da (Cape Verde) dünyaya gelmiş bir sanatçı. Babasının ölümü sonrasında annesi tarafından yetimhaneye yerleştirilen Evora’nın müzikal kariyeri yetimler korosunda şarkı söylemesiyle başlar. On üç yaşında korodan ayrılan sanatçı, Eduardo isimli bir gemiciyle büyük aşk yaşamış ve ardından kendini yerel barlarda şarkı söylerken bulmuştur. Sanatçı aynı zamanda mornalar; diğer bir değişle bir çeşit ulusal blues diyebileceğimiz şarkılar seslendirmeye başlar ve bu alanda kendini yetiştirir.
Bilindiği gibi Cape Verde yüzyıllar boyunca Afrika’yı yağmalamaya gelen Portekizlilerin üssüydü. Köleleri Amerika’ya yıllarca buradan gönderdiler. 1975’te de ada bağımsızlığını kazandı. Portekizliler giderken adalara, bir yanda koyu bir yoksulluğu, öte yandan Portekizce ve Afrika dillerinin karışımı olan “Creole”yu ve aşktan, denizden, memleket ve sevgiliye duyulan hasretten, tutkulardan, talihsizliklerden bahseden “Morna”ları bıraktı.
Hiçbir zaman kendi köklerinden kopmayan Evora’nın şarkılarında açlığın ve sefaletin izleri vardır her zaman…
47 yaşına kadar adını kimsenin duymadığı Cesaria Evora 1988 yılında De Silva isimli genç bir Fransız’ın teklifiyle Paris’e gidip “La Diva aux Pieds Nus” (Yalınayaklı Diva) isimli albümü kaydeder. Sanatçı “Miss Perfumado” albümüyle uluslararası şöhret merdivenlerini tırmanmaya başlar. Fransız basını uzun süre sanatçıyı Billy Holiday ve Edit Piaf gibi sanatçılarla karşılaştırır.
Sonraki yıllarda Dünya’yı dolaşıp aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerde yüzlerce konser veren Evora, pek çok ödül aldı. 2003’yılında Güncel Dünya Müziği kategorisinde “Aşkın Sesi (Voz d’amor)” adlı albümüyle Grammy ödülüne layık görülür. Çıplak ayaklı diva olarak anılan sanatçı için bu ödüllerin belki en anlamlısı ülkesi tarafından verilen “Kültür Elçisi” ünvanıdır.
17 Aralık 2011’de aramızdan ayrılan Cesaria, kendi deyimiyle “aç insanlarla, dünyanın fakir halklarıyla dayanışma içinde olmak amacıyla” sahneye gösterişli ayakkabılar yerine çıplak ayakla çıkmayı tercih etti ve hep çıplak ayakla şarkılar söyledi.
Şarkılarını Portekizce ile Afrika dillerinin bir karması olan Creole dilinde söylemesine rağmen, sesinin sıcaklığı ile dünyanın her köşesinde geniş bir hayran kitlesi oluşturdu.
Hasret (Sodade) adlı şarkısı en çok sevilen şarkılarından biriydi. Hayranları, sanatçıyı bugün bile ‘Hasret’ şarkısının melodileriyle anmaya devam ediyorlar.
‘GÜL YETİŞTİREN ADAM’A VEDA…
Türk hikayeciliğinin yüz akı, ‘Gül Yetiştiren Adam’ romanıyla zihinlerimizde ve yüreklerimizde müstesna bir yere sahip olan edebiyatçı ve düşünce insanı Rasim Özdenören’i bugün ebediyete uğurluyoruz. O’nu estetik dünyamızı zenginleştiren, kelimelerle kurduğu sanatsal dünyayı ideolojik ve siyasal tavırların bir adım önünde gören bize ait dünyasıyla hatırlayacağız hep. Yeni yolculuğun dualarla aydınlansın…