Şiirle müzik arasında hem ritmik, hem de derinden akan anlamsal bir akrabalık bağı olduğu muhakkak. Bu akrabalığın cazda çok daha güçlü olduğu kanaatindeyim. Müzik ve şiir bağlamında çıkılan her yolculukta pek çok şair ve şiirden söz edilebilir elbette, ama bir isim var ki o şiiri musikinin zirvesine taşıyan büyük bir şair, yani Yahya Kemal… Yahya Kemal’in “Eski Musiki” şiiriyle Türk musikisinin engin denizlerine açılabilir, dünyanın farklı coğrafyalarındaki farklı müziklerle buluşabilirsiniz.
/Çok insan anlayamaz eski mûsıkîmizden
Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden
Açar altın bir anahtarla rûh ufuklarını
Hemen yayılmaya başlar sadâ ve nûr akını
Ve seslenir büyük Itrî semâyı örten rûh
Peşinde dalgalanır bestesiyle Seyyid Nûh
En mutlu devrede Itrî'ye en yakın bir dost
Işıklı dantelalar bestekârı Hâfız Post/
Yahya Kemal gerçek şiiri, kuğu nağmesine benzetmiştir. Yunan mitolojisindeki ilahî kuğuların ölürken şarkı söylemesi İslam edebiyatındaki Kaknüs kuşunun hikâyesine benzer. 1000 yıl yaşayan Kaknüs, öleceğini anlayınca çalı çırpı toplar, kendini yakarken muhteşem bir şarkı söylermiş. Sonra küllerinden yeniden doğan bu kuş musikinin doğuşuna sebep olduğu söylenir. Yahya Kemal, “Şiir bir nağmedir, lakin Frenklerin kuğu nağmesi dedikleri çok nadir ve halis bir cevherdir.” derken şiiri ilahî bir şarkı olarak görmüştür.” (Beşir Ayvazoğlu, Eve Dönen Adam, s.285)
Yahya Kemal’in ifadesiyle “Şiir bir nağmedir”, bu nağmenin adı bazen klasik Türk musikisi, bazen klasik Batı müziği, bazen rock, bazen de caz olur. Öyle anlar olur ki kimi zaman Dede Efendi ve Itri ile uhrevi bir rüzgara tutunursunuz, kimi zaman Beethoven’in 9. Senfonisi ruhunuza iyi gelir, kimi zaman da John Coltrane’in Love Sipreme parçasıyla mistik bir cazibeye kapılırsınız. Bugün ben Dizzy Gillespie’yi, Miles Davis’i ve John Coltrane’i adeta uzun bir şiiri okur gibi dinliyorum. Mesela şu anda Coltrane’in Tanrının yüceliğini anlatan Love Sipreme parçası çalıyor… Cazda ilahi aşkın en uzun ilahilerinden biridir Love Supreme ve de aynı zamanda siyah ritmik enerjinin en mistik şiiri…
John Coltrane bir ruh sihirbazıdır, çalmaya başladığında, ruhu ve hayal gücünü harekete geçiren bir büyü başlar adeta… Eğer koyu gölgelerin müziği için içsel açıdan hazır değilsen; ruhsal yıkımlara hazır olmalısın. Çünkü bu müzik öfke ve acı doludur. Ama her şeye rağmen bu müzikte, bugünün ötesinde daha iyi bir dünya hayali vardır.
Cazın yüzyılını belirleyen Charlie Bird Parker, Dizzy Gillespie ve John Coltrane gibi isimler cazı hem evrensel bir boyuta taşımışlar, hem de ana akım haline getirmişlerdir. Parker ve Coltrane saksafon, Dizzy ise trompet virtüözüdür. Tıpkı senfoniyi yaratan, insanlığa büyük eserler bırakan Haydn, Mozart, Beethoven gibi…
Coltrane özel hayatında büyük yıkımlar yaşar, uyuşturucunun pençesine düşer, eroin ve alkol bağımlısı olur. Bu yıkımla birlikte hızla zirveden düşer.
Ve sonra bir karar verir eroini de alkolü de kimseden yardım almadan ve aniden bırakır. Hayatında yepyeni bir müzikal ve ruhani yolculuk başlar, bu arayış melodilerine de yansır. Evinde İncil ve Kuran vardır ama aynı zamanda Hinduizm, Budizm, Shinto da ilgi alanı içindedir. Konserlerinde 30-35 dakika süren uzun sololarını dinleyenler adeta bir cezbe hali yaşarlar. Çünkü Coltrane bir ilham verme arzusu ile yapar müziğini…
Carlos Santana’nın Coltrane’le ilgili şu sözleri son derece anlamlıdır: "Bazı insanlar caz çalar, bazıları reggea, bazıları da blues…O hayatı çalardı."
Arkadaşı ve caz tarihinin efsane ismi saksafonist Sonny Rollins de Coltrane için şunları söyler: "John bir dâhiydi. Beethoven, Bach baki kalacaklar. John'u onların seviyesine koymaktan bence korkmamalıyız. Çaldığı, bestelediği her şey çok ötede…"