Bir Galatasaraylı olarak uzun yıllardır spor yazısı yazmadım, hatta birkaç senedir statta Galatasaray maçı bile izlemedim. Daha doğrusu UEFA şampiyonu olduğumuzdan günden bu yana, taraftarlığımı biraz ‘durağan’a almış bulunuyorum.
Çünkü ben iflah olmaz bir Galatasaray fanatiği idim, sonra fark ettim ki maç izlerken sıhhatime zarar veriyorum, dolayısıyla kalbimi korumak için daha sakin bir taraftarlığa döndüm.
Şimdilerde Galatasaray’ın içeride ve dışarıda oynadığı her maçı ne televizyondan ne de internetten asla takip etmiyorum, maç sonucuna göre ya seviniyorum ya da üzülüyorum ama sadece bir an için… Ve itiraf etmeliyim ki belli bir süredir sadece galibiyet anlarında Galatasaraylıyım…
Her ne kadar izlemeye tahammül edemesem de bu sene coşkulu bir şekilde taraftarlığımı dünya aleme göstermek istiyorum. Çünkü bu sene başka bir Galatasaray var ve bu gidişle taraftarını sevindirmeye devam edecek.
İnanıyorum ki Galatasaray’ın galibiyetleri kalbime iyi gelecek, Old Trafford galibiyetinde olduğu gibi…
Her gece olduğu gibi Manchester United maçında da televizyondan, internetten ve radyodan kendimi biraz uzak tutarak balkondaki yerimi aldım ve biraz da gayri ihtiyari bir şekilde efsane İngiliz grup Queen’in “We are the champions” şarkısı dinlemeye başladım. Kaç kez tekrar tekrar dinlediğimi hatırlamıyorum ama maç bitince Freddie Mercury’e eşlik ederek odaları çınlatırcasına “We are the champions” şarkısını söyledim.
Neredeyse haftada iki-üç kez “Bohemian Rhapsody”i dinlememe rağmen, uzun zamandır “We are the champions” şarkısını dinlememiştim, demek ki yeniden dinlemek Old Trafford’daki galibiyet gecesine nasipmiş…
Rock tarihinin önemli hitlerinden birisi olan bu şarkı, çoğu kez rock müziğinin efsane şarkılarını geride bırakarak zirvede yerini almıştır.
40 yıla yakındır spor organizasyonlarının kapanış seremonilerinde yeri garanti olan “We Are The Champions”, sadece sportif alanlarda değil, müzik listelerinde de dünyanın değişik coğrafyalarında aynı hızla yükselerek bütün ezberleri bozmuş bir şarkıdır. 1970’lerin sonlarından itibaren sadece Queen konserlerinin kapanış şarkısı olmaktan çıkıp, neredeyse her spor branşının finalinde çalınan bir marşa dönüşmüştür. Müzikal anlamda kaliteli bir şarkı olmakla birlikte, esas yükselişini büyük ölçüde spora borçlu olduğunu söylemek sanırım yanlış olmayacaktır.
Peki “We Are The Champions” gibi bir parça olmasaydı, kitleleri böylesine büyüleyen, birleştiren başka bir şarkı yazılır mıydı, doğrusu kestirmek zor. Freddie Mercury, şarkıyı besteledikten sekiz sene sonra 1985’te verdiği bir röportajda, şarkının bütün dünyada bayraklaştırılmasından mutlu olduğunu, hâlâ yerini alacak yeni bir şarkının yazılmamış olmasına da şaşırdığını söylüyor.
Freddie Mercury, neden böyle bir şarkı yazdığını şu ifadelerle açıklıyor: “Şarkıyı yazdığımda aklımda futbol vardı. Taraftarları yakalayacak, herkesin katılacağı bir şarkı olsun istiyordum. Tabii ki klasik bir futbol şarkısından daha çok teatral incelik kattım. Galiba biraz da benim ‘My Way’ versiyonum olsun istedim. Bunu yaptık ve şarkıda da söylediğimiz gibi, kesinlikle kolay değildi.”
“We Are The Champions” şarkısını her zaman severek ve hep coşkuyla dinledim. Bu arada farklı maçlarda, kupa finallerinde kıskanarak dinlediğimi de itiraf etmek durumundayım. Ama bugünlerde Galatasaray için tekrar tekrar dinlemek istiyorum…
/Biz şampiyonuz arkadaşlarım
ve sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Biz şampiyonuz
biz şampiyonuz.
Kaybedenler için vaktimiz yok
çünkü biz dünya şampiyonuyuz
selamımı verdim.
Ve perdem açılıyor
Bana şöhret, servet ve bunlarla gelen her şeyi siz getirdiniz.
Hepinize teşekkür ederim
ama bu güllerle dolu bir yatak değildi
keyifli bir yolculuk da
Bunu tüm insanlığın huzurunda bir meydan okuma olarak kabul ediyorum.
Ve ben kaybetmeyeceğim./