İş insanı Bülent Eczacıbaşı’nın, kendi deneyimlerinden esinlenerek daha önce hazırladığı “Aklımızda Bulunsun” adlı kitabının ardından, şimdi de “Biraz Daha Düşününce” adıyla yeni bir kitabı yayımlandı. (Yapı Kredi Yayınları)
Şu günlerde, bana da imzalı olarak gönderdiği bu yeni kitabını okuyorum. Açıkça ifade etmeliyim ki bir iş insanının tecrübeleriyle açtığı pencereden hayata bakmak, insanın düşünce dünyasını fevkalade zenginleştiriyor. Kelimenin tam anlamıyla keyifli bir yolculuk…
Kitabın hemen tamamı hayatın içinde yaşanmış çok ilginç örneklerle dolu elbette ama benim en çok ilgimi çeken, “Çok Renkli Takım Oyuncuları: Rathko, Van Gogh, vd.” başlıklı yazı oldu. Eczacıbaşı bu bölüme, 2023 yılında dünyanın en büyük sanat olaylarından birisi olarak tanımladığı Louis Vuitton Vakfı Müzesi’nde açılan Mark Rothko sergisini anlatarak başlıyor. Ve sergiyi gezerken Rothko’nun galeri duvarında yer alan şu sözlerini aktarıyor: “Resim sanatının etkileme gücünü müziğin ve şiirin düzeyine çıkarmak için ressam oldum.”
Yazısında klasik Batı müziğinin dahi sanatçısı Mozart’ın “Kimsenin övgüsüne veya yergisine aldırmam. Kendi hislerimin peşinden giderim” sözlerini aktaran Bülent Bey, yazıda ilginç bir diyaloğa yer veriyor. 1970’li yıllarda o zamanki Türk Sevk ve İdare Derneği’nin danışmanlarından Fikret Öncü, Eczacıbaşı Holding’in yeniden yapılanma projesinde görevlendiriliyor.
Bülent Bey bir keresinde, Fikret Bey’e Van Gogh’un sanata bağlılığı ile ilgili şu sözlerini aktarıyor: “Arıyorum, çabalıyorum. Tüm kalbimle içindeyim.” Ve sonra Fikret Bey’e diyor ki: “Biz kuruluşumuzun her köşesini böyle insanlarla doldurabilsek sizin bu yazdığınız yönetmeliklere, iş tanımlarına hiç gerek kalmaz.”
Bunun üzerine Fikret Bey çok ilginç bir cevap veriyor Eczacıbaşı’na: “Yapabiliyorsanız yapın Bülent Bey. O zaman bileğinizi kimse bükemez. Ama unutmayın ki Van Gogh gibiler başka dünyaların insanları. İdealleri için gece gündüz çalışıyorlar. Mükemmele ulaşmak için uğraşmak onların içinden geliyor. Üstelik özgürler, kimseye hesap vermiyorlar, kimse onlara ne yapacaklarını söylemiyor, çalışmak istedikleri zaman kimseden izin almıyorlar. İşe gelince kart basmıyorlar. Bizim sistemlerimiz X Teorisi’nin sistemleri, onla Y Teorisi’nin insanları.”
Bilindiği gibi Douglas McGregor’ın 1960 yılında yayımladığı “Human Side of Enterprise” adlı eserinde, X Teorisi adını verdiği yaklaşıma göre insanlar çalışmayı sevmiyor. Bu yüzden insanlar çalışmaya zorlanmalı, ödül ve ceza yöntemiyle motivasyon sağlanmalı. Y Teorisi ise insanların temelde yenilikçi ve yaratıcı olduğunu varsayıyor ve insanların kendilerine özgürlük ve sorumluluk verilerek motive edilebileceği tezini savunuyor.
1970’li yıllardan bu yana dünyanın değiştiğini, köprünün altından çok sular aktığını, dolayısıyla herhangi bir dış teşvik ve baskı yerine haz duygularına odaklı içsel motivasyonla da başarıya ulaşmanın mümkün olduğunu belirten Bülent Bey son yapılan araştırmaların, “McGregor’un savunduğu gibi, doğru teorinin Y Teorisi olduğunu ortaya koydu” diyor.
Bülent Eczacıbaşı’nın, iş hayatında elde ettiği tecrübelere dayanarak aktardığı örnekler üzerinden ifade etmek gerekirse, Van Gogh ve Picasso gibi yaratıcı beyinler de pekala ‘takım oyunu’ içinde yer alabilirler ama… Bülent Bey’in de ifade ettiği gibi: “Çok üstün yetenekli insanlar da kişilik özellikleri uygunsa mükemmel takım oyuncusu olabiliyor. Van Gogh’u, Picasso’yu da takıma almamamız için temel bir neden yok. Önemli olan, yetenek ararken gençlerin profesyonel yetkinlikleri kadar takım oyunu oynama becerilerini de dikkate almak. Üstün performans gösterenlere hakkını vermek ama tüm sistemi yıldızların üzerine kurmamak, takımın başka oyuncularını onlara ezdirmemek.”
Eczacıbaşı’nın yeni kitabını okurken, Türk siyasetinin her geçen gün ufku daralan ve bir adım ötesini göremeyen kısır dünyasını da uzun uzun düşündüğümü de ifade etmeliyim.
Çok uzak bir ihtimal olmakla birlikte, bir gün Van Gogh ve Picasso gibi yaratıcı beyinler siyaset dünyamıza dahil edilebilirse, belki de iktidar katlarında yaşanan ahlak ve liyakat krizine çare olabilir diye düşünüyorum.