Tarihsel süreç içerisinde Türk müziği toplu icra geleneğinde gerek çalgısal, gerekse icra teknikleri bakımından önemli değişimler, gelişimler yaşanmıştır. Bütün toplumlarda olduğu Türkler de gelenek-göreneklerini, hayat tarzlarını, günlük yaşayışlarındaki olayları, bir araya gelerek müzik ve ritimle anlatmışlar ve böylelikle hayatın doğal akışı içerisinde toplu icra geleneği ortaya çıkmıştır. Türklerin İslam’ı kabulünden sonra da İslam kültürünün farklı iklimlerden akan zenginliği, Türk müziği ile bütünleşmiş ve bunun sonucunda derin bir musiki ve icra anlayışı ortaya çıkmıştır.
Türk müziğindeki toplu icra geleneğinden söz ettiğimizde, hiç kuşkusuz ilk akla gelen isim Nevzat Atlığ’dır, o hem bir tıp hekimidir hem de ruhların tabibi…
İcra geleneğinin zirve isimlerinden birisi olan Türk müziğinin bu efsane çınarı geçtiğimiz günlerde 98 yaşında sessizce hayata veda etti. Musikimizin adeta hafızası olan Nevzat Atlığ’ın hayatını dikkatle incelediğimizde, Türk müziğinin dünden bugüne macerasına tanıklık ederiz aynı zamanda.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirip röntgen teşhis ihtisası yapan Atlığ, üniversite korosunda keman çaldı, sonra bu koronun şefi, İstanbul Radyosu Müdürü (1955-1958) oldu. İstanbul Radyosu Küçük Koro’sunu yönetirken 1963’te Mesut Cemil Bey’in vefatı üzerine Klasik Koro’nun şefliğine getirildi.
1976 yılına kadar bu görevi yürüttü. Milli Eğitim Bakanlığı Türk Musikîsi Araştırma ve Değerlendirme Komisyonu Başkanlığı yaptı, 1976 yılında da Kültür Bakanlığı Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nu kurunca koronun şefliğine getirildi.
1983 yılında Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Üyeliğine seçildi ve 1984 yılında Radyo Televizyon Yüksek Kurulu üyeliğine atandı. 1985 yılında “Profesör”, 1987 yılında “Devlet Sanatçısı” unvanını aldı. 1999 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat büyük ödülüne layık görüldü.
2004 yılı Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür ve Sanat Büyük ödülü ile ödüllendirildi. Pek çok müzisyen yetiştiren Nevzat Atlığ 1985 yılından itibaren 30 yıl süre ile İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nda öğretim üyeliği görevinde bulundu.
Mûsikîde Münir Nureddin, Safiye Ayla daha yenilerden Alaaddin Yavaşça, Bekir Sıdkı Sezgin, Meral Uğurlu gibi isimler hânendelikleriyle doğru ve güzel okumalarıyla hayatımıza değer kattılar. Tanburi Cemil Bey ve diğer sazendeler doğru ve güzel çalmaktan öte aynı zamanda bir ruh seviyesini temsil ederler. Bunları da aşan bir başka değer ise icracı, idareci, kurucu vasfını taşıyanlardır. İşte Nevzat Atlığ, o seviyenin ve kalitenin temsilcisidir.
A.Yağmur Tunalı’nın ifadesiyle, Türk Mûsikîsi’nin zirve ismi Nevzat Atlığ çok yönlü bir kültür adamıdır. Klasik kültürün son büyük temsilcilerini yakından tanıma talihiyle şahsiyetini yoğurmuş bir sanatkârdır. Doğu’yu, Batı’yı, dolayısıyla dünyayı bilen modern bir Türk aydınıdır.
Atlığ, klasik Türk musikisinin felsefe, inanç ve mimari dahil kültürel kodlarımızla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini düşünür.
Zira o sadece bir koro şefi, ses sanatçısı değil, aynı zamanda müzik araştırmacısı, musiki ile medeniyet arasında bağ kuran, kültürel derinliği ile farkındalık oluşturmuş bir sanatçıdır.
Ömrünü Türk musikisine adayan Nevzat Atlığ, hiçbir zaman susmadı, Türk müziğinin önünün kesilmeye, sesinin kısılmaya çalışıldığı dönemlerde bile hep yüksek sesle konuştu, kendi musikimizi bütün kalbiyle kucakladı ve kültürel hazinemizi genç kuşaklara aktardı.
Kuşkusuz Atlığ sadece geçmişe takılıp kalan bir sanatçı değil, müzikle ilgili dünyadaki gelişmeleri de dikkate alan tekamülcü bir anlayışa sahipti. Tıpkı Yahya Kemal’in şu ifadelerinde olduğu gibi: “Biz Itrî’den İsmâil Dede’ye kadar olan musikimizi kendi tabiatı içinde aynen muhafaza etmeliyiz. Çünkü (musiki) mimarimiz, şiirimiz, yazı sanatımız gibi fevkalade bir eserdir, millidir. Onu şimdiden sonra da çocuklarımıza öğretmeliyiz, çaldırmalıyız, dinletmeliyiz. Lakin şimdiden sonra Garb musikisinin teknik metotlarıyla bir Türk musikisi, tıpkı Rus musikisi gibi, vücuda getirmeye bakmalıyız.” (Sermet Sami Uysal, İşte Gerçek Yahya Kemal, s.103)
Ömrünün neredeyse tamamını musikimize adayan Nevzat Atlığ, sanatçı duruşu, insani meziyetleriyle bir gönül insanıydı ve Türkçeyi güzel konuşan bir İstanbul beyefendisiydi.