Belli bir yaşa geldiğinizde gayrı ihtiyari eski defterleri karıştırarak unutulmaya yüz tutmuş anılarınıza yaslanmaya çalışırsınız. Galiba artık ben de biraz öyle yapıyorum. Yıllar önce defterimin bir köşesine “Biz gecenin ve yitik zamanların çocuklarıyız, siz bunu bilemezsiniz. Biz kalbimizin tezgahında peygamberler, şairler dokur, meleklerin avuçlarını dualarla doldururuz” diye yazmışım.
O gün hangi duygular içindeydim, nasıl bir dünyanın hayalini kuruyordum acaba?
Muhtemelen dindarlık hassasiyetleri taşıyan birisi olarak, özgürlüklerimizin, umutlarımızın önüne kimsenin barikatlar kurmadığı, şiirin, müziğin insanların hayatında anlam ifade ettiği bir Türkiye hayalini kuruyordum. Ama hemen belirtmeliyim ki bugün içinde yaşamak durumunda kaldığımız böyle bir Türkiye aklımın ucundan bile geçmemişti.
Neyse ki geçmişte hayatımıza anlam katan şarkılara, şiirlere dokunulmuyor şimdilik ona da şükür… Ve biz bugün de Miles Davis’in “Time After Time” şarkısıyla hayatımıza renk katmaya devam ediyoruz.
Ünlü bass gitarist Marcus Miller’ın Miles Davis için söylediği şu sözler hala kulaklarımızda: “Farkında bile olmadık, olmadık çünkü Miles müziği ile, ruhu ile aramızdan hiç ayrılmadı ki yüce tanrının dediği gibi bedeni toprak oldu ama caz müziğine kattığı her şey taptaze ve bizi aydınlatmaya devam ediyor.”
Gerçekten de aramızdan hiç ayrılmadı, 1989’da Açıkhava’da bu ölümlü dünyada bir kere de olsa onu canlı olarak dinleme mutluluğunu yaşamış biriyim ve yıldızların altında yüreğimize dokunan o muhteşem şarkıların tınıları yankılanıyor hala kulaklarımda… Şimdi geriye dönüp baktığımda hepimizin gençliği gibi bir şarkı bırakmıştı Miles bize, “Time After Time…”
Maalesef başlayan her şey başladığı gibi devam etmiyor. ‘Time After Time’ı dinlerken hissediyoruz ki kimler kimler gelip geçmiş hayatımızdan ama bugün onların adlarını bile hatırlamıyoruz. Zaman ilginç bir kavram, bazı duyguları bu şarkıyla daha bir farklı yaşıyoruz ve zaman hiç durmadan akıp gidiyor…
Eminim “Time After Time”ı Miles Davis’ten dinlediğinizde dünyaya başka türlü bir pencereden bakma şansını yakalayacaksınız. Sözleri alıp sizi uzaklara götürür, uzaktaki sevgiliye gidemeseniz de hissedersiniz, gözleriniz dolu dolu olur, çünkü sert eser ayrılık…
“İf fall behind” sözleriyle yıkılırsınız, ama vazgeçemez ve son bir gayretle “İf you're lost you can look and you will find me time after time” dizeleriyle “Seni olduğum yerde bekliyorum” demeye devam edersiniz.
Cindy Lauper'ın hit şarkılarından biri olan bu “Time After Time” geçen yüzyılın en büyük caz tompetçilerinden birisi olan Miles Davis’i fethedecek kadar muhteşem bir şarkıdır.
Şarkıyı 1983'te Rob Hyman'la birlikte yazan Lauper, Davis'in "Time After Time" versiyonundan o kadar memnundur ki anılarında, “Şimdiye kadar hissettiğim en büyük onur, Miles Davis'in çalmasıydı. Aslında benimle tanışmasını hiç istememiştim, çünkü eğer benden hoşlanmazsa (eskilerin çoğu gibi) artık şarkımı çalmaz diye endişe ediyordum, çünkü onun çalma şekli adeta bir sihir gibiydi” diye bahseder.
Biliyorum ki Miles Davis’i sadece bu şarkısıyla değerlendirmek elbette eksik kalacaktır, çünkü “Kind Of Blue” ve “So What” cazın başyapıtları arasında yer almaktadır. Ama bugün sadece “Time After Time…”
/Yatağımda uzanıyorum, saatin tik taklarını duyuyorum
ve seni düşünüyorum
karmaşıklığın halkasına yakalandım
bu yeni bir şey değil.
Geçmişe dönüş, ılık geceler
Neredeyse arkada kaldı hepsi
Hatıraların bavulları
Tekrar.. tekrar…
Bazen beni resmediyorsun
önünde çok uzaklara yürüyorum
beni çağırıyorsun, duyamıyorum
dediğin şeyi.
Sonra diyorsun - yavaş git
arkana düşüyorum
ikinci el çözülüyor.
Kaybolduysan, arayabilirsin ve beni bulursun
tekrar tekrar.
Düşersen seni yakalarım, bekliyor olacağım
tekrar tekrar.
Resmim solduktan ve karanlık
griye döndükten sonra
pencerelerden bakıyorsun, merak ediyorsun
iyi olup olmadığımı./