Hemen belirteyim, çoktan tarihin tozlu sayfaları arasında yerini almış ve de bugün için hiçbir anlamı olmayan bir isim üzerinden yazı yazmayı kendime yakıştıramadığımı söylemem gerekiyor. Ama bazen böylesine absürt durumların bile halen yaşamakta olduğumuz sıkıntılı dönemi daha net anlamamız konusunda önemli bir işlevinin olduğuna da inanıyorum.
İki gün önce AK Partili bir dostum arayarak yazılarımla ilgili bazı sitemlerde bulundu. Elbette bu son derece doğal bir durum, zira insanlar dostlarını övüp taktir edebilecekleri gibi bazen sitemde de bulunabilirler. Dostumun telefondaki sesi biraz öfkeliydi, o ifadeler aynen şöyle: “Neredeyse yüz yıl sonra elde ettiğimiz bir iktidarın kıymetini anlamıyorsunuz, bu yüzden eleştirmenizi kabul edemiyorum, keşke Tansu Çiller’i örnek alabilseniz, o bile şimdi bizim yanımızda duruyor, peki siz neredesiniz?”
Doğrusu bu cümleler karşısında ne söyleyeceğimi bilemedim, elbette biliyordum ama içim o kadar acıdı ki bir türlü kendimi toparlayıp anlamlı bir cümle kurmakta zorlandım. Ve sonra sakin bir sesle dostuma dedim ki “Eğer AK Parti Tansu Çillerden medet umacak kadar çaresiz bir durumdaysa, demek ki yıllarca boş bir hayalin peşinden koşmuşuz…”
Gel de şimdi Berat Albayrak’ı hatırlama… Bugüne kadar AK Parti iktidarına en sert eleştiriyi yapan Albayrak ne demişti: “At izi, it izine karıştı, Allah sonumuzu hayretsin…” Katılmamak mümkün değil, gerçekten Allah sonumuzu hayretsin.
Düşündükçe insanı hafakanlar basıyor, 2002 yılında hukukun üstünlüğü, daha fazla özgürlük, şeffaflık ve hesap verilebilirlik gibi demokratik hedeflerle yola çıkan ve bu konuda önemli başarıların altına imza atan AK Parti, sonunda Türk toplumunun hafızasında çok da itibarlı bir yere sahip olmayan Tansu Çiller’i parlatıp siyaset pazarına sürmeye çalışıyor.
Elbette herkesin olduğu gibi Çiller’in de yeniden siyasete dönmesinde hiçbir mahzur yok, bu bir tercih meselesi… Talihsizlik o ki AK Parti’nin bu parlatma ihalesine talip olması… Çünkü böyle bir durum hem siyaseten bir zaaf göstergesi, hem de son derece hazin…
Esas anlaşılması zor olan, AK Parti’nin toplum nezdindeki itibarını zedelediğini, ‘güç kaybettiği için Çiller’den bile medet umuyor’ algısı oluşturduğunu bile bile bu negatif yolda yürümeye devam ediyor olmasıdır.
Hakkını yememek lazım özellikle iktidara yakın ‘İslamcı’ medya, AK Parti’ye zarar verme ihtimali yüksek olan geçmişin bütün arızalı siyasetçilerini bugüne taşıyıp parlatmada çok başarılı bir hizmet veriyor! Mesela 28 Şubat’ta dindarlara nefret kusan Doğu Perinçek bu İslamcı grupların adeta göz bebeği haline gelmiş bulunuyor. Galiba kimsenin bilmediği bir hikmeti keşfettiler Perinçek’te…
Bu İslamcı medya şimdi de Tansu Çiller’in meziyetlerini keşfetmek için canla başla çalışıyor. Bilindiği gibi bu hanımefendi son günlerde kendince müthiş icatlar yapıyor (!) Dünyadaki bütün siyaset bilimcileri, hukukçuları, hatta geçmiş yüzyıllardaki filozofları bile kıskandıracak demokrasi değerlendirmeleri yapıyor. Geçtiğimiz günlerde “6 muhalefet partisinin parlamenter sistemi umut diye sunması millete ihanettir” gibi dünyayı kıskandıracak(!) bir değerlendirmede bulunmuştu. En son Sabah gazetesine verdiği mülakatta bir adım daha ileriye giderek “Koalisyon darbeden de beterdir” vecizesini ortaya koymuş oldu.
Ne müthiş bir icat değil mi?
Yıllardır Avrupa ülkeleri koalisyonlarla yönetiliyor, bu ülkelerdeki siyasetçilerin hiçbirinin aklına ‘koalisyonların darbelerden beter olduğu’ gibi parlak bir fikir aklına gelmemiş. Ama siyasi tarihimizin en başarısız başbakanlarından birisi olan Çiller, Avrupa’yı bile kıskandıracak böylesine parlak fikirler icat edivermiş…
Muhtemelen AK Parti ve İslamcı medya da Çiller’in başarılarını(!) yeni keşfetmiş olmalı ki önümüzdeki seçimlerde bu eski başbakanımızın dehasından yararlanmak istiyor.
Ne diyelim, herkese kolay gelsin…