Bayram namazı çıkışında konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Taliban’ın Türkiye aleyhinde yaptığı açıklamaları değerlendirdi ve şunları söyledi: “Taliban bu görüşmeleri Türkiye ile çok daha rahat yapması lazım. Çünkü Türkiye, onların inancıyla alakalı ters bir yanı yok. Ters olmadığız için de onlarla konuları daha iyi görüşeceğimize ihtimal veriyorum.”
Muhtemelen Cumhurbaşkanı Erdoğan Taliban’la Türkiye’nin temelde bir inanç birlikteliğinin olduğuna dikkat çekmek istiyor. Nitekim önceki gün Taliban yönetimi tarafından yapılan açıklamada yer alan “Türkiye bizim kardeşimiz, inanca dayalı pek çok ortak noktamız var” ifadeleri de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı teyit eder nitelikteydi. Evet teknik olarak Taliban da Müslüman, Türkiye de… Ancak bu genel Müslümanlık tanımının, her iki tarafı aynı inanç ortak paydasında buluşturup buluşturamayacağı biraz şüpheli. Zira Taliban “terör” üreten bir örgüt ve aynı zamanda insanlığın ortak değerlerine, sanata, kültüre, mimariye de düşman… Kısacası heykel yıkmakla övünen bir örgüt…
Dolayısıyla Türkiye’nin Taliban’la Müslümanlık ortak paydasında bir akrabalık oluşturabileceğini düşünmek bile mümkün değildir. Ama sanki cumhurbaşkanının ifadeleri böyle bir ortaklığın olabileceğine işaret ediyor…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasını dinlerken 2001 yılında “Dijital çağın Ankara Talibanları” başlığı ile yazdığım bir yazıyı tekrar okuma ihtiyacı hissettim. Bilindiği gibi dönemin Ecevit-Yılmaz-Bahçeli hükümetinin hazırladığı RTÜK yasasının içine interneti kontrol maddesi eklemesi büyük bir tepkiye neden olmuştu.
Yasakçı düşünceye karşı o gün şu cümleleri yazmışım: “İnterneti yasaklayan bu yasayla, parti liderlerinin itaatkar kulları olan vekiller dünyada bir ilke daha imza atacaklar ve ‘Bilişim Çağı’na savaş açan biricik ülke olma şerefine nail olacağız. Galiba ‘bir Türk'ün dünyaya bedel’ olması böyle bir şey oluyor...
‘Dijital mürteciler’ bilgi çağı sizinle gurur duyacak...
Türkiye'nin gelecek umutlarını kıran bu Ankara Talibanlarına, heykelleri parçalamakla, internete savaş açmanın aynı zihniyetin ürünü olduğunu birileri münasip bir dille anlatamaz mı acaba? Galiba, giderek Afganistan’a biraz daha yaklaşıyoruz.”
20 yıl sonra dönüp dolaşıp yeniden Taliban zihniyetiyle ilişki kurma noktasına gelmek herhalde kaderin bir cilvesi olsa gerek. Elbette Türkiye ile Taliban’ı aynı ortak paydada değerlendiremeyiz. Ancak son dönemde Türkiye’de öylesine antidemokratik uygulamalar hayata geçiriliyor ki insanlar ister istemez “Acaba biz de Taliban zihniyetine mi evriliyoruz” benzeri endişelere kapılıyorlar. Ne yazık ki cumhurbaşkanının Taliban’la ilgili son değerlendirmeleri de bu endişeyi güçlendirmektedir.
Maalesef 2021 yılı Türkiye’sinin hala OHAL’le yönetiliyor olması demokratik zihniyetten kopuşun en bariz göstergesidir. Bilindiği gibi 15 Temmuz ihanet girişimi sonrasında hayatımıza yoğun bir şekilde giren OHAL ve Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK), yeni Türk Tipi rejimin olağan uygulamaları haline gelmiş bulunuyor. Son torba yasanın içine sıkıştırılan bir ilave maddeyle OHAL uygulamaları üç yıl daha uzatıldı ve demokrasi bir başka bahara ertelendi.
Ve 2021 Türkiye’sinde iktidarın küçük ortağı MHP’nin genel başkanı Bahçeli Anayasa Mahkemesi’ni kapatma planları yapıyor ve AYM başkanını açıktan tehdit ediyor. Hemen hatırlatalım Taliban da anayasa filan tanımıyor, liderlerini “emir’ül müminin” olarak görüyor. Bilelim ki demokrasilerle despotik yapıları birbirinden ayıran tek kriter hukuktur…
Eğer bu uygulamalar Türkiye’yi hukuk devleti anlayışından uzaklaştırmaya, Anayasa Mahkemesi’ni kapatmaya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarını yok saymaya götürecekse, hiç tereddütsüz söyleyelim bu yolun sonu Taliban zihniyetine çıkar…