AK Parti’nin doğuş hikayesinin sırrına vakıf olabilmek için önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı doğru okumak gerekir. Bir başka deyişle AK Parti’yi var eden temel dinamiklerden birisi belediyeciliktir. Kısacası bu büyük hikayenin giriş bölümünün yazımına İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde başlanmıştır.
Ne zaman yerelde AK Parti’nin yönettiği bir şehre gitsem, ister istemez o şehri bu büyük hikayenin penceresinden bakarak geziyorum. Çünkü Tayyip Erdoğan İstanbul’da sadece belediyecilik hizmetleriyle değil, bir medeniyet hafızası perspektifiyle aynı zamanda kültürel ve entelektüel bir iklim de oluşturdu.
Perşembe günü Gaziantep’teydim, tarihi çarşılarını, kültürel mekanlarını gezdim, Tahmis Kahvesi’nde oturup o nefis kahveden içtim. Ve tabii ki her köşe başında yarım gülüşü olmadan Mona Lisa’ya meydan okuyan Antep’in çingene kızı Zeugma’nın hikayesini okudum.
Sokakta, çarşıda ‘Şehrin annesi’ Fatma Şahin’i ve şehre yaptığı hizmetleri sordum. Hemen herkes Başkan’ın şehri bir anne şefkatiyle kucakladığını, sadece belediyecilik hizmetleriyle değil, toplumsal ve kültürel anlamda da insanların yüreğine dokunduğunu söylüyor.
Her dokusunda Roma’nın Geç Hitit döneminin, Selçuklu’nun ve Osmanlı’nın izlerini taşıyan lezzet başkenti Gaziantep son dönemde hiç hak etmediği bir ‘terör bölgesi’ algısına maruz kaldı.
İşte Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, şehrin kaderini etkileyecek negatif algıya karşı TÜRSAB’la birlikte “Şimdi Gaziantep’e gitme zamanı” başlatmış. Kampanya kapsamında Türkiye çapında 10 şehirde tanıtımlar düzenleyerek 350 bin Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan bu “İyilik şehri”nin sanayisini, ticaretini ve kültürel zenginliklerini anlatmışlar.
Başkan Fatma Şahin bununla da yetinmeyip New York’a giderek Gaziantep’in tarihini, kültürünü ve gastronomisini anlatarak kampanyaya uluslararası bir vizyon kazandırmış.
Gaziantep’in arkeoloji alanında önemli bir kent olduğunun ve gastronomi dalında UNESCO ‘Yaratıcı Şehirler Ağı’na dahil edildiğinin altını çizen Başkan Şahin’in şu ifadeleri son derece dikkat çekici:
“Gaziantep dışındaki herkese diyoruz ki ‘Gaziantep’e gelin, siz bizim misafirimizsiniz.’ Çünkü biz ev sahibi olarak evimizden eminiz. Evimizin sermayesinden, insani, vicdani gücünden, tarihi gücünden, hepsinden eminiz. Dolayısıyla bu kampanyayı başlattığınız zaman insanlar, bu şehre gelip, bu şehrin havasını koklayıp, insanını tanıyıp, bu şehrin bir Elmacı Pazarı’nda gezip, bu şehrin bir Zeugma Müzesi’nde dolaşıp, hanlarını, hamamlarını gezdiğinde, bu şehrin ticaret ve sanayi altyapısıyla Türkiye’nin ihracatında 5’inci sırada olduğunu gördüğü zaman oluşturulmaya çalışılan negatif algının ne kadar yanlış olduğunu görecek ve bölgeye, şehre kendi sahip çıkacak.”
Öyle anlaşılıyor ki bu başarılı kampanya şimdiden meyvelerini vermeye başlamış ve ziyaretçi sayısı iki katına çıkmış. Hedeflerinin Türkiye’de 30 büyükşehir ve dünyanın değişik şehirleri olduğunu belirten Başkan Şahin, “Burayı bir terör bölgesi, ‘güvenlik nazarında sorun var’ şeklinde algılatanlara karşı bu kampanyaya katılanlar, aslında inadına, teröre inat, daha doğrusu teröristlere inat bu şehre geliyor” ifadelerini kullanarak teröre karşı güçlü bir insani duvar oluşturuyor.