Bu ülkede öylesine kirli bir zihniyet var ki yargının herkes için adil bir şekilde işlemesinin, adaletin terazisinin doğru tartmasının bu zihniyet nezdinde zerrece bir önemi yok.
Çünkü bunlar için haktan/hukuktan, hakkaniyetten bahsedenler, ifade özgürlüğünün en temel insani hak olduğunu dillendirenler ya ‘hain’dir ya da ‘dış güçler’in dayatmaları karşısında diz çökenlerdir.
Bu kötücül lobi, iktidardan muhalefete kadar çok geniş bir yelpazede faaliyet yürütüyor ama ağırlıklı olarak AK Parti’nin etrafında kümelenmiş durumdalar. Ne zaman memlekette haktan/hukuktan, özgürlükten, liyakatten söz edilse anında alarma geçerek, geçmiş defterleri açıp herkese kirlilik sıçratmaya başlıyorlar.
İşte bu kötücül zihniyet, 31 Mart seçimlerinde yaşadığı mağlubiyet dolayısıyla kendisini yenilemek zorunda hisseden ya da en azından başka bir çaresi kalmayan AK Parti’nin normalleşme ihtimalinden bile tedirgin olmuş durumda. İşin esasına bakıldığında, belki de AK Parti hatalarını düzelterek yeni bir hikaye yazmaya asla cesaret edemeyecek, belki de yine bu ülkenin normalleşmesini istemeyenler kazanacak.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçim sonrası açıklamalarından hareketle, en azından şimdilik söylem düzeyinde bile olsa yenileşmeye ilişkin umut kırıntıları var. Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz Cuma günü İdari Yargı Günü ve Danıştay’ın 156. Kuruluş Yıl Dönümü Töreni’nde yaptığı konuşmada dedi ki: “Adalet sistemi bekamızın güvencesidir.”
Her ne kadar bu tür söylemler, geniş toplum kesimlerinde güçlü bir ‘güven’ duygusu oluşturamasa da her şeye rağmen insanlarda pozitif bir beklenti oluşturabilir.
Ama gelin görün ki Türkiye’nin iki büyük partisi AK Parti-CHP arasında “yumuşama-normalleşme” görüşmelerinden bile rahatsız olan ‘kötücül lobi’ ve de özellikle iktidara iliştirilmiş medya eski defterleri karıştırarak ‘kutuplaşma’nın ateşine benzin dökmeye devam ediyor.
En çok korktukları da ülkede hukukun hakim olması, yargının bağımsız ve tarafsız olması… Öyle ki özgürlükler de vatanseverlik de tek onların hakkı, eğer onlardan farklı düşünüyorsanız, haksızlığa-hukuksuzluğa, yolsuzluğa itiraz ediyorsanız ya hainsinizdir ya da etki ajanı…
İşte bu kirli zihniyet, son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli’nin farklı zamanlarda dillendirdiği özgürlük karşıtı sözlerini hatırlatarak, Osman Kavala üzerinden yargıya gözdağı vermeyi de ihmal etmiyorlar. Mesela Bahçeli’nin sözlerini bir teşbih gibi dillerinde düşürmüyorlar: “Türkiye’nin itibarını, istikbalini ve saygınlığını Osman Kavala’ya bağlayanlar; korkunç bir bühtanın failleridir, Soros’un çocuklarıdır.”
Aynı şekilde Erdoğan’ın “Adalet bekamızın teminatıdır” sözlerinden endişeye kapılmış olmalılar ki Kavala ile ilgili daha önce söylediği sözlerini tekrar tekrar hatırlatarak, muhtemelen “Sakın ha yumuşama ve normalleşmeye inanıp, hukuk ve özgürlük rüzgarına kapılmayın” demek istiyorlar:
Erdoğan’ın, Kavala hakkında sözleri şöyle:
“Bu zatla alakalı verilen karar, bazı çevreleri rahatsız etti.
Bu adam, Türkiye’nin Soros’uydu. Gezi olaylarının perde arkası koordinatörüydü.
Gezi’yi finanse etti. (…)
Yargı’mız, Gezi olaylarıyla ilgili verdiği kararla vicdanları rahatlatmakla kalmamış aynı zamanda benzer niyetleri taşıyanlara da hukuk ve adalet dersi vermiştir.”
(27 Nisan 2022)
Nasıl bir zihniyetin çocuklarıdır bunlar… Vicdanlı olmak, hakkaniyetli olmak sizin kitabınızda yazmaz mı?
Ne zaman Müslümanlık bahsi açılsa, Müslümanlığı da dindarlığı da kimseye bırakmazsınız ama hiçbir hukuk kitabında yazmayan hukuksuzluklar yüzünden yıllarca insanların zindanlarda çürümesi sizin yüreğinizi hiç mi sızlatmaz?
Eğer Müslümansanız ki öyle olduğunuzu varsayıyoruz, o zaman Hz. Peygamber’in şu sözleri sizin için bir anlam ifade etmez mi, sizin kalbiniz taştan mıdır? “Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Müslüman kardeşine sahtekârlık yapan, ona zarar veren ve ona hile yapan bizden değildir.”
Hiç ufukta umut gözükmüyor ama yine de Osman Sarı’nın “Taş Gazeli” şiirindeki şu dizeleri hatırlatmakta yarar var:
/Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin
Bir katılıktır dinamit söker mi yürekleri
Başın bir kez bu kalbe çarpmasın ey taş senin
Kazmayı kayalara değil kalplere vur ey
Ferhat niçindir kırdığın bunca taş senin/