Kapitalist modernleşmenin hakim olduğu gelişmiş dünyada bazen yürütme bağlamında farklılıklar oluşsa da genellikle liberal demokrasinin revaçta olduğunu biliyoruz.
Ancak gerek kapitalist sistemin ruhundan kaynaklanan eşitsizlikler, gerekse liberal demokratların fazla özgüven duygusunun yarattığı züppelikler yüzünden özellikle son dönemde modern demokrasinin kriz yaşadığı da bir gerçek. İki yüz yıllık demokrasi deneyimine sahip olan Amerika’da demokrasinin altını oymaya çalışan Trump gibi bir çılgının başkan seçilmesini bu çerçevede iyi analiz etmek gerekiyor.
Çünkü Trump dönemi, epey bir süredir Avrupa’da bir dip dalga halinde yükselen aşırı milliyetçilik ve faşizm rüzgarını güçlendirmiş ve global ölçekte tek adam rejimlerini tetikleyen önemli bir unsur olmuştur. İşte demokratik rejimlerin korkulu rüyalar görmesine yol açan da bu popülist iklimdir.
Gerçi Rusya, Çin, Kuzey Kore ve Suriye benzeri despotik ülkelerdeki tek adam rejimleri zaten demokrasi parantezinin dışında yer alıyorlardı. Dolayısıyla esas tehlike popülist virüsün demokratik dünyaya sirayet etmesiydi.
Bu açıdan bakıldığında, tek adam rejiminin sembolü niteliğinde olan Putin’in Ukrayna’yı işgali, popülizm virüsüne maruz kalan Avrupa demokrasilerinin ‘demokrasi hafızaları’ndaki virüsü temizlemeleri açısından çok önemli bir fırsat olmuştur.
Nitekim Avrupa’da Putin’i referans alan aşırı sağ siyaset, emperyal ve despotik arzuları yüzünden gerektiğinde dünyayı ateşe vermekten çekinmeyeceğini gösteren Putin tehlikesiyle yüzleşince kendilerini bu diktatoryal tehlikeden ayrıştıracak bir çaba içine girdiler ki, bu insanlık için iyiye işaret…
Ayrıca Putin’in Ukrayna’yı işgali sonrasında Avrupa kamuoyunda yapılan araştırmalar da gösteriyor ki insanların aşırı sağ ve faşist partilerle arasındaki mesafe giderek açılıyor.
Kuşkusuz Ukrayna’nın işgali sadece Avrupa ve dünyanın değişik coğrafyalarındaki ülkeler için değil, aynı zamanda Türkiye için de son derece uyarıcı bir tecrübe olmuştur. Ortaya çıktı ki Ukrayna örneğinde olduğu gibi tek adam rejimlerinin ülkelerini nasıl bir felakete sürükleyeceğinin ya da tek adamların nerede duracağının hiçbir garantisi yok.
Siyaset ve dış politika alanında değerli çalışmalar yapan Galip Dalay Perspektif online sitesinde yayımlanan röportajında, Putin üzerinden tek adam rejimleriyle ilgili önemli bir tespitte bulunuyor: “Bence Putin örneği sistemden ziyade tek adam rejimlerine yapılan yatırımların ne kadar yanlış olabileceğini herkese gösterdi. Yatırımlar sisteme mi yapılmalı, aktöre mi yapılmalı, tartışması vardı. Bunu kısmen 2017’de biz de yaptık Türkiye ölçeğinde. Sisteme değil aktöre yatırım yaptık, yani siyasal sistem değiştirdik ama siyasal sistem aktöre göre dizayn ettik… Bu mantığın yanlışlığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde güçlü tek adam rejimlerinin ciddi manada imaj kaybedeceği döneme giriyoruz gibi.”
Elbette hiçbir ülkenin bağımsız bir ülkeye saldırması, onu işgal etmesi asla kabul edilemez ve açık bir insanlık suçudur. Ama kabul etmek gerekiyor ki Putin gibi çılgın diktatörler, aynı zamanda hepimize bir şeyler öğretiyor… Mesela, popülist liderlerin zihinlerinde ne tür çılgınlıklar planladıklarını bilmemizin asla mümkün olmadığını öğreniyoruz. Tek adam rejimlerinin ortak akılla değil, hamaset ve irrasyonel hayallerle çalıştığını öğreniyoruz…
Bu yüzden Türkiye’nin Ukrayna trajedisinden özellikle çok fazla ders alması gerekiyor. Çünkü anlaşıldı ki Avrasya hayalleri de, jeopolitik masallar da Türkiye için çok fazla bir anlam ifade etmiyormuş.
Malumun ilanı olacak ama Türkiye’nin gelecek vizyonu açısından doğru olan, demokratik dünya ile ilişkilerini zenginleştirmektir. Bunun da yolu bellidir, bir an önce bu alaturka sistem fantezisinden kurtularak hukukun üstünlüğünün esas alındığı, özgürlüklerin kalitesinin arttığı, şeffaf ve hesap verebilir demokratik bir sisteme acilen dönmektir.
Demokratik değerleri önceleyen bir hukuk devleti inşa edememişseniz, jeopolitik havalar atarak ‘güçlü devlet’ olamayacağınız gibi refah da üretemezsiniz.
Hatırlayalım, yıllardır Rusya’nın jeopolitik gücü üzerine sayfalar dolusu havalı analizler yapıldı, güç tasarımları anlatıldı.
Peki şimdine oldu? Olan şu; Putin Ukrayna’yı tümden yok etse bile kaybediyor… Çünkü ağır yaptırımlar karşısında Rusya uzun yıllar çıkamayacağı bir uçuruma sürükleniyor.
Eğer, bizzat zenginliğinizin kaynağı olan küresel ekonomik sistemin dışına itilirseniz, jeopolitiğinizin sadece çöp kadar bir değeri vardır.