Televizyon izlemeyi oldum olası pek sevmem, zaman zaman çok keyifli filmler ya da kaliteli müzik programları olursa onlar için özel zaman ayırıp izlerim. Bazen de futbol... Ancak hemen belirtmeliyim, çok az olmakla birlikte bazen koltuğa uzanıp elimde kumandayla zap yapmanın keyfi bir başkadır.
İşte geçtiğimiz hafta böyle anlardan birinde, hangi kanalda olduğunu bile hatırlamıyorum ama, İstanbul’un ilçelerinden birinde uzun bir alış-veriş kuyruğuna takıldım. Bir anda dikkat kesildim, gördüm ki insanlar hükümetin yeni uygulamaya koyduğu tanzim satışlarında ucuz patlıcan-domates-soğan almak için kuyrukta bekliyorlar.
Bu fotoğraf beni 35 yıl öncesine geri götürdü. Yıl 1978-79 henüz iki üç yıllık gazeteciyim, Türkiye’nin her yerinde insanlar yağ, şeker ve çeşitli gıda maddelerini alabilmek için sabahın erken saatlerinde kuyruğa giriyorlardı. O günler hala hafızamda bütün tazeliği ile duruyor. Zira ben de bizzat yağ alabilmek için Unkapanı’nda bir kuyruğa girmiş ve tam sıra bana gelince kamyondaki yağ bitmişti. Bir sonraki gün, gece yarısı aynı yerde kuyruğa girip sonunda yağ almayı başarmıştım.
Şimdi İstanbul’da yeni fotoğrafı görünce, “Eyvah yine eski günlere geri mi dönüyoruz” diye açıkçası biraz telaşa kapıldım. Elbette o günlere geri dönmeyeceğiz, çünkü artık bugünkü Türkiye o Türkiye değil. Ama hemen belirtmem gerekiyor ki, bu fotoğraflar hiç hayra alamet değil.
Geçmişte yaşanan bu kuyruk fotoğraflarının belki nostaljik bir değeri olabilir ama, yaşadığımız dönem açısından pek memnuniyet verici bir görüntü olmadığı kesin.
Hele de bu görüntüler AK Parti iktidarı döneminde yaşanıyorsa... Unutmayalım, Türkiye AK Parti iktidarıyla birlikte hem ekonomik kalkınmada, hem de demokratik değerler anlamında önemli mesafeler kaydetti. Ve en önemlisi de AK Parti bütün bu atılımları gerçekleştirirken ekonomi-demokrasi dengesini uluslararası standartlarda götürmeyi başarmış olmasıdır.
Hatırlayalım, AK Parti 2002 seçim beyannamesinde dönemin iktidarlarının gerek ekonomide, gerekse demokraside sergiledikleri başarısızlıkları eleştirirken şöyle diyordu: “Uygulanan yanlış politikalar yüzünden, sağlıklı bir özelleştirme gerçekleştirememiş, devletin ekonomideki rolü azaltılamamış, servetin toplum kesimleri arasındaki dağılımında adalet sağlanamamıştır. Kamu yönetiminde yolsuzluk ve siyasal çürüme bakımından ise ülkemiz ön sıralarda yer almaktadır.
Milletimizin teşebbüs gücü, ekonomik gelişmenin en önemli kaynağıdır. Devletin ekonomideki temel rolü, piyasalarda serbest rekabet koşullarını sağlamak ve teşebbüs gücünün önündeki engelleri kaldırmaktır.”
AK Parti’nin yola çıkarken ilkeselleştirdiği gibi, devletin ekonomideki rolü serbest piyasa koşullarını sağlamak ve teşebbüs gücünün önündeki engelleri kaldırmaktır. Dolayısıyla şimdi gelinen noktada hükümetin tanzim satış mağazaları açması AK Parti’nin ilkelerine aykırı olduğu gibi, dünyadaki ekonomik gidişat açısından da çok rasyonel bir tutum da değildir.
Eğer piyasalarda bir sorun varsa, yani rekabet koşullarını ihlal eden ve haksız kazanç sağlayan bir durum sözkonusu ise, devletin görevi kuralları işletmek ve ortadaki problemi çözmektir. Devlet de zaten bunun için vardır. Ortada bir şikayet olduğuna göre, demek ki devletin kurumları görevlerini yeterince yerine getirmiyor demektir.
Ancak hemen belirtmek gerekiyor ki, devletin görevini yerine getirememesinin alternatifi piyasayı ‘eski Türkiye’de olduğu gibi yeniden devletleştirmek olmamalıdır. Artık böylesi devletçi uygulamalar Rusya’da bile çoktan tedavülden kalkmış bulunuyor. Dünyanın gittiği istikametin tersine gidemeyeceğimize göre, ekonomik gerçeklikler neyi gerektiriyorsa onu yapmak durumundayız.