İnsan hafızasının hatıralarla ilgili güncel bir takvimi olmadığı için, zihinsel anlamda vitamin değeri yüksek de olsa bazı yaşanmışlıkları sıklıkla hatırlamak pek mümkün olmuyor. Genellikle Pazar günleri şiir-müzik bağlamında yazılar yazmaya özen gösteriyorum. Ağırlıklı olarak da müzik elbette… Hemen belirtmeliyim ki bugüne kadar yazdığım hiçbir müzik yazısını entelektüel gösteri olsun diye kaleme almadım. Her an severek dinlediğim, yüreğime dokunan, bu yüzden de hep başucumda duran müzikleri yazıyorum. Bu tür yazıların bazılarını pek mutlu etmediğinin farkındayım, ben de zaten kendimi mutlu etmek için yazıyorum.
Bu hafta hangi sanatçıyı yazsam diye düşünürken sevgili dostum Süleyman Gündüz’ün mesajı, Mali’nin ipek sesli şarkıcısı Fatoumata Diawara’nın müziği ile yeniden buluşmama vesile oldu. Süleyman, Diawara’nın Niterini şarkısını göndermiş ve altına “Ocaktan bunu dinle!..” notunu düşmüştü. İşte bu şarkı… İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 24. İstanbul Caz Festivali’nde dinlemiştim Diawara’yı…
Fas asıllı sanatçı Hindi Zahra ve önemli müzik gruplarıyla gerçekleştirdiği vokal performansının ardından solo albümüyle ses getiren Fatoumata Diawara, hazırladıkları muhteşem caz repertuarlarıyla İstanbul’un muhteşem boğaz manzarası eşliğinde unutulmaz bir gece yaşatmışlardı.
Fatoumata Diawara Afrika’nın köklerinden gelen muhteşem bir ses. Müslüman Mali’den yankılanan yanık bir ses… Bugüne kadar Damon Albarn’dan Herbie Hancock’a kadar sayısız isme eşlik eden Diawara, Malililerin kendi geleneksel enstrümanlarını kullanmayı tercih eden bir sanatçı. Geleneklerle buluşan müziğin daha güçlü bir sanatsal zenginlik oluşturacağının altını çizen Diawara “Bu bizi atalarımızın ruhlarına yakınlaştırıyor. Her enstrüma+nın kendine özgü bir dili vardır! Mali’de müzik çok güçlü ve çok derindir. İnsanlar için müzik, yemek kadar önemlidir” diyor.
O muhteşem sesiyle bize farklı bir dünyanın melodilerini sunan Diawara’nın müziğini doğru anlayabilmek için verdiği bir röportajda söylediği şu ifadeleri dikkatle okumakta yarar var: “Bu dünyaya geldiğim günden beri bulabildiğim en iyi iletişim biçimi sanat oldu. Doğru sözcükleri bulmakta hep zorlandım, konuşurken sesimin daima bozuk bir tınısı vardı, yalnızca şarkı söylerken düzeliyordu. Sanatsal ifade her zaman için benim kendimi özgürleştirmeme olanak tanıdı. Benim için sanat tanrının, maneviyatın, birleşmenin, umudun, pozitifliğin yoludur; bildiğim en iyi iletişim aracıdır. Müzik benim için adaletsizliğin karşısında kendimi ifade edebilme gücü.”
Caz ve Afrika müziğini benzersiz bir şekilde harmanlayan Fatoumata Afrika’da kadın haklarına ve dünya barışına sunduğu katkılarıyla da her zaman dikkat çeken isimlerden birisi olmuştur. Müziğe başlama hevesini dahi adaletsizliğe karşı sesini duyurmak olarak açıklayan Diawara, New African dergisi tarafından da Afrika’daki en etkili 100 insan arasında gösteriliyor. Verdiği her konserinde kendi insanlarının sesini duyurmaya çalıştığını belirtiyor. Çocukken teyzesiyle birlikte yaşadığı Mali başkenti Bamako’yu hayallerinin peşinden koşmak için terk eden Diawara, Mali’de askeri darbe sonrasında insanların korktuğunu ve kadınların erkeklere göre her zaman daha çok tehlikede olduğunu hatırlatıyor.
Kendi deneyimlerinden ve Mali müziğinin geleneğinden güçlü bir şekilde yararlanan Diawara, sıcak ve etkileyici sesiyle muhteşem melodik şarkılar söylüyor. Fildişi Sahili’nde doğmuş, Mali’de büyümüş, şimdi ise Paris’te yaşayan Diawara, her zaman sanatsal tutkularının peşinden gitmiş ama aynı zamanda Afrika’nın her yerinde kadınların karşılaştığı kültürel önyargılara karşı ebeveynlerin muhalefetiyle mücadele etmiş çok yönlü bir sanatçıdır.