Bir süredir, 6’lı masanın bir an önce aday konusunu netleştirmesi gerektiğini, zamanın hızla daraldığının altını çizmeye çalışıyorum. Açıkçası aday belirlemede yaşanacak bir sıkıntının muhalefette zaaf oluşturmasından endişe ediyordum.
Ancak Ekrem İmamoğlu’na verilen ceza ve ‘siyasi yasak’, siyasette öylesine bir deprem yarattı ki artık şu andan itibaren bambaşka bir seçim atmosferini konuşmaya başlayacağız. Çünkü verilen bu karar, hukukun nasıl siyasallaştığının en bariz örneği olarak tarihe geçecek. Son dönemde yargının üzerindeki siyaset gölgesinin giderek ağırlaşması yüzünden yaşanan hukuksuzlukları, toplumun adalete olan hasretini adeta feryat edercesine dillendirdiğini biliyoruz. Ama Ekrem İmamoğlu örneği, kelimenin tam anlamıyla adaletin terazisini yerle bir etmiş bulunuyor.
Biz bu filmi Tayyip Erdoğan’ın Büyükşehir belediye başkanlığı döneminde de aynı şekilde seyretmiştik. Demek ki ders alınmayınca tarih hep tekerrür ediyormuş. Talihsizliğe bakın ki o gün Erdoğan’ın şahsında millet iradesine vurulan kelepçe, bugün AK Parti iktidarı döneminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun şansında yine millet iradesine vuruluyor.
Bu çerçevede Erdoğan’ın İBB Başkanı olduğu dönemde okuduğu şiir sonrası siyasi yasak ve hapis cezası aldığında kullandığı şu ifadeleri İmamoğlu kararı için de aynen kullanabiliriz: “Görüyoruz ki yargı gerçekten bağımsız değil. Siyasi rakiplerimiz, güç ve çıkar odakları seçim sandıklarında karşımızda duramayacaklarını anlamış olmalılar ki böyle bir yola başvurdular.”
Kaderin cilvesine bakın ki dünün iktidarı nasıl Erdoğan’dan korktuysa, bugünün AK Parti iktidarı da aynı şekilde İmamoğlu’ndan korkuyor… Önceki gece Saraçhane meydanında konuşan İYİ Parti lideri Meral Akşener adeta haykırırcasına bu konuda şunları söylüyordu: “Bugün iktidarda yarından çok korkan bir irade var. Millet iradesinden korkuyorlar. İnsanlar korktukları zaman ceza verirler, zulüm yaparlar, haksızlık yaparlar.”
Şimdi AK Parti cenahından mırıltılar halinde “Yargı bağımsızdır, bizim yargıya müdahale etmemiz mümkün değildir” benzeri açıklamalar yapılıyor. Kimse kusura bakmasın am bu tür bir yaklaşım toplumu saf, hatta tırnak içinde söylemek gerekirse biraz da ‘salak’ yerine koymaktır. Evet iktidarın bu kadar hızlı icraatlarını anlamakta belki bazen geç kalıyoruz ama, sanıldığı kadar da salak değiliz.
Mesela İstanbul seçiminde bir zarf içindeki üç pusuladan sadece belediye başkanı seçimini iptal ettirmek bağımsız bir yargının ürünü müydü?
Yerel seçimler öncesinde Güneydoğu’da “HDP’li başkan seçerseniz, seçimden sonra görevden alırız” denilip, sonrasında da yerlerine kayyımlar atanarak seçmen iradesi yok sayılırken de yargı bağımsız mıydı?
Dahası, seçimlerden bir buçuk yıl önce bizzat AK Parti belediye başkanları Kadir Topbaş, Edip Uğur, Recep Altepe gibi önemli isimler hukuk ve millet iradesi yok sayılarak sandıksız görevden alınmadılar mı?
İşte şimdi AK Parti, sandıkta kaybettiği İstanbul’u sandıksız geri alıyor… Herhalde çok şaşırmadık, bundan sonra da hiçbir faninin aklına gelmeyecek hukuksuzluklar yaptığında da yine hiç şaşırmayacağız.
Ama tecrübeyle sabittir ki hukuku siyasallaştırarak millet iradesiyle kavga edenler sonunda hep kaybetmişlerdir. Bu konuda tereddütleri olanların, geriye dönüp siyasi tarihimize bir kez daha yakından bakmalarında sayısız faydalar vardır.
Peki AK Parti, doğrudan kendi ayağına kurşun sıkmak anlamına gelen böyle bir hukuksuzluk karşısında neden susar ve neden millet iradesiyle kavgaya tutuşur?
Ama artık şu saatten sonra bu tür sorular sormanın hiçbir anlamı yok, zira AK Parti İstanbul’u sandıkta kaybettiği gün İmamoğlu korkusu içine girmişti bir kere… Ne yaptıysa bu korkudan kurtulamadı, dolayısıyla aynı korkuyu cumhurbaşkanlığı seçiminde bir kez daha yaşamamak için meseleyi kökünden çözmesi gerekiyordu ve de çözdü…
Ama ne yazık ki evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor. AK Parti bu son hamlesiyle, epey bir süredir rüzgarı yavaş esen muhalefetin yelkenlerini güçlü bir rüzgarla doldurmayı başardı.
İşte gerçek yarış şimdi başlıyor ve iktidarı zor günler bekliyor. Ve öyle anlaşılıyor ki AK Parti, muhalefetin güçlü bir şekilde iktidara gelmesi için elinden gelen her türlü desteği yapacak. AK Parti’ye de bu yakışırdı zaten…